Birlik İlmi
  İMPARATORLUK 14, 2. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

06.ARALIK.2017 TARİHLİ İMPARATORLUK 14

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Değerliler, Ruhu sormaya başladınız… Nedir, RUH?...Hepinizin iyi bildiği gibi kodlayıcı bir güçtür, o… Bir tektir. Bende, onda, ötekinde, diğerinde yoktur. Bir tektir… Ruh; hakikiyettir… Hepinizin yoğunluğundadır ama kelamında mıdır?.. Öz gerçekliğiniz bu yoğunluktaysa, kelamınızda da mevcuttur.

Ruhtan beklenen, nedir? Masamızda ilim. Her anda dürümlenen biliş, yaşamda kervan… Her şeyin yolunu bulacak, mutluluk. Doğanın gücü. Hepimiz, hepimiziz, canlar.

Ruh; o teklikse, biz, niye farklı olalım ki?.. Biriz, hepimiz ama ruh; müsterih ilmin kapıdır... “Ben dünyayı kodlayacak gücü elde ettiğim zaman benim ruhum mutlaktır”, dediler.. Benim ruhum!.

Hangi ruh?.. Benim ruhum! Nefesimdeki ruh. Yaşamımdaki, ruh. Hak ettiğim, ruh. Öz gerçeklik olan, ruh… O zaman ben, toy değilim, kulum. Bütünün kontrollü olan yoluyum. Ben, bir ruhum.

Değerliler, ben bir ruhum. Yakışır mı bana?.. Mutlaka. “Tüm insanlığa yakışır, ben bir ruhum”, diyebilmek... Ama o birlik, tekliktir, unutulmamalı. “Ben bir ruhum” demek, ben haz insanın, hak kelamını kodlamış ve yoğunluğu kontrol altında tutmuş, merdiven olabilmiş, bir ilim kapısıyım.

Hepimiz, bu yücelikte miyiz? Murat ederiz ki hepimiz, bu yüceliğe ulaşırız… Dünyanın nuru olan insan, her anda mutlak ışık halinde, her yerde, kendi dürümlerini, Kübra olarak, kelama indirebilir.

Benim için örtü yoktur. Bütün kötülükleri aşıp, geçebilirim. Öz görevim, Allah’ın dediğini, demektir. Allah; insanın kelamıdır. Bunu iyi bilin.

Hangi insan, ben Allah’ın dediğini derim, diyebilecekse… O aklın kapısını bulmuş, demektir… Eğer ben, Allah’ın dediğini diyebilirim, diyorsa…. Murat ettiği her şeyi hak edip, başarabilir.

Nedir, murat? İlimdir. Ben, her şeyi ister miyim? İlimle isterim. Nedir, istediğim? Nefestir... Ağır yüktür, nefes... Ben, bana ben olduğum sürece bu yükü, hak edip, taşıyabilirim…. Ama benim etkim yükselmediğinde benim kültüm kodlanmayacağından, Nakar olurum, KAHA olanı, kontrol ederim.

Nakar; KAHA olanı kontrol edebilir... Neden, dünya? Hepimizin görevidir, dünya, canlar.. Muradımız şudur, bu dünyanın kontrolü... Bu dünyayı kontrol edebilmek bilişle olacak... Bilişi hak edenler, bütüne hizmetçi olacaklar....Bizim için “dünya” dediğiniz bu planet, diri bir yarındır ama yaşamı kodlanmadan, o yarını hak etmek imkanı yoktur.

Saltanatın sözü vardır, insanlığa. “Sen dünyayı koru, ben seni korurum”.

Dağlarım, dünyanın nurudur, akıl ama yolunu kodlamayanın hakkı mıdır, akıl?.. Değerliler, dünya yoğunluğumuz daha yükselecek, bunu iyi bilin. Ve bütün kötülükleri aşabilecek yücelikte, Hakk’ın kapısı olacağız.

Çarık giyip dünyaya indirdiklerimizin görevleri de var. Onların, yoğunluklarını hak etmeleri gerekir. Amonların kontrolü daha yüksek olacak. Aton Kodları daha yüce ilim kalemleriyle, bilişi kayıtlayacaklar. Rahmanın Kapısı hepimizindir, bu kesinlikle, bilinecek….Ve ruha, kul olanlar, burada olacaklar.

“Kaçar giderim, yaşamdan” derse birisi... Ona sorarım, “kaçıp gideceğin neresi var?”.. Var mı öyle bir yer? Yoktur, canlar… Ben dünyadan kaçıp, gider miyim? Gitsem de görevim bugünkü yüceliğimle, dürümlerde dillenir ve dinlenir.

Ama benim kaçıp gideceğim, andır. An!.. Her anda var olanın, kaçması diye bir şey yoktur, asında!... El ve ayaktır, o her ana. Muradımız; herkesin, her ana, el ayak olmasıdır.

Soğuk günler, gerçek yaşamları kodlayacak. Bilir misiniz?... Soğuk günler… Daha da önemlisi, kar... Kar yağmaya başladığında, yeryüzü yenilenecek… Daha da önemli bir bilgi vereyim, karda; ilim olur.

Bizler, karla geldik yaşama, bilir misiniz?.. Herkesin herkesi dinleyebildiği bir yoğunluğa… Ama o kar, Allah’ın tınısıyla yağar, bilir misiniz?.. Ve o karda, Nuh Kapılarının tümü, kontrol edilir... Ve hiçbir zaman yaşam, hak tınının dışında, bir yürüyüşe çıkmaz... O yürüme, bizim yüreğimizden, geçerek olur.

Kantar, insanı tartmaz, canlar, bilir misiniz?.. Kimse, kimseyi tartmamalı. Kantar, kalemi tartar... Kalem, kelamı kodlar. Kodlanan insanlık ama biliş yoksa kontrol da yoktur.

Unuttuğunuz, bir tek konu var. Sultanların, sultanlığı. Bu ne işe yarar? Seyfullah olanlar, sanal yaşamlara sultan olurlar, canlar… “Yap, yapma, sen bir sultan kalemisin” derler, onlara... Ama Seyfullah olanın, sanala sultan olmasının, yaşamda hiçbir manası olmayacağı da kesindir…“Bir tek insan, doğal dünyanın kuluyum” dediğinde… İşte dünya, mutlu olur, canlar.

“Ben, doğanın gücüyüm”. “Ben yolum” demekten öte… “Ben kulum” demek!... Kilin, kumum levhisinden ötede insan olmak.... İşte, olmak!.. Ama Hakk’ın kalemi olup, olmak...

Denir ki “sen ver, ben seninle olayım”. “Sen ver, ver ki ben, senle olayım”… Yoğun çorbada, bu var. Hani dünya ilminde vardır ya.. Ver ki al.

Değerliler, alkışlanır, bu söz… Ver ki al... Ya kelam yoksa o yoğun ilimde, versen ne olur, verdirsen ne olur?... Savaşın yoksa, kelamında kalemin yoksa, olsan ne olur, oldursan ne olur?.

Çok mu çok mu katıyım?.. Yok yarım, yok!...

Devamı 2.bölümde

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://vimeo.com/246312787
 

 
 
  Bugün 296 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol