Birlik İlmi
  İMPARATORLUK 8, 3. AKIŞ
 

25.EKİM.2017 TARİHLİ İMPARATORLUK 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ


Yeri göğü yaratan insan, kelama kalem olduğunda artık kendini diller. Bunları net bilin.

Bu Dünya'nın Kuran'ı olan ilim, ağır yüktür tüm insanlığa. Her şey kelamda ve hakikiyette mevcuttur ama hak etmeden bilmek ya da bildirmek imkanı yoktur.

Som Altın ışıklar olsanız da, yaşamın kotlanışında mutlak olsanız da, kaynak dışı bilgiler sizi sizden ayrı tutabilir. Kaynak dışı bilginin, misafirlikte dahi dillenmesi, kendilerini kontrol edemeyenler için sorumsuzluk olur.

Korku ağırdır. Ancak; insan, korkmadan yaşar. Eğer; korkuyorsa, o henüz insansıdır; insanlaşmamıştır. Bunun içindir ki Birler Kapısı’na gelenlerin, hepsinin kendini dilleyebilmesi ve kendi yüceliğiyle bütünün kültü olması gerekir.

Borcu ödenir insanlığın…ama borcu ödeyenler, borç takanları kontrol etmelidir. Eğer; biz, bu dünyaya, gerçek insanı indirmemiş olsaydık, kontrolu kuramazdık. Ama biz insanlık ilmini anlatırken, kelamımızda kendi yüreğimiz mevcuttur.

Onlar bizi anlarlar mı? Onlar bizsiz değiller ki ama anladıkları kendileridir. İyi anlayın.

Biz onları “öfkelerini aşanlar” diye değil; “ölüleri hak etmeye çabalayanlar” diye bildik hep. Ama ölüleri hak etmeye çalıştılar.

Öncü birlik olarak bu dünyayı kotlarken, yoğun ilmimizin, koruyucu olan bütünde, Mutlak Kuran olarak, Kaynak İlmi’ni dillemesi gerekir ki her şey daha net bilinsin.

Et, kemiktir insan. Aha kelamı kalemidir. Hakikiyeti dürümlerindedir ama murat ederiz ki mutlak olsun ve yolu açsın. Et; kelam, ilim ise kul olanda Kuran olsun ama çantası dolsun insanın. O çantaya ilmi koysun. Bitki, hayvan ve her şeyi koysun. Daha da önemlisi yaşamı koysun. Öyle kontrolu kursun. Önce kalemini koysun. O kalem, oradaysa, her şey orada olacaktır.

Sultanlar, ortalık karıştı; biliyorum. Şu anda çok karıştı. Bize esrar, İsrafil İlmi’yle inmek isteyenlerin çoğu, kelamsız kaldılar; çünkü ruhu hak etmemiştiler.

Buraya gönderdikleri sadece kontrol dışı bilgileri kotlayanlardı. Bize, birlik kapımıza, insanlığı da gönderecektiler. Ne var ki bu dünyaya korku, hakikiyet olsun diye kısırlık kayıtlayanları gönderdiler.

Dünyanın nurudur insan ama kontrol dışı bilgileri kotlayacak insan, yarını olamayacak insanlıktır.

Çok özeldir dünya; bunu herkesin net bilmesini gerektiren bir durum var. İblislerin kelamı olan insanlık, kaydı sildiği zaman her şey kelamdan, kayıttan ayrışır. Bunu bilmeliler ki kontrol kurabilsinler.

Evimin; ekmeğim olduğunu bilmeleri, yarının hakikiyetin insanlıkta olduğunu anlamaları için gerekliydi. Bu ev, hepimizin levhi kalemidir. Hangi ev? Biliş evimiz. Nasıl bir evdir bu? Mahrek olan ev; hepimiz olan ev. Mutlaka inşa edilen bir sessizlikten söz ediyorum size. Hepimizin yüceliği olan o yaşamdan söz ediyorum.

Orası mutlak olan, evrenlerin sessiz sayfalanışını kotlayan bir evdir. Çar çabuk bilin ki altın ışığın görevi oradadır. Oraya kelam eden, kendini hak eden, kini aşan girer.

Ha, diyeceksiniz ki “som altın ışıkların Mutlak Kuranında eve gerek var mıdır? Yaradan yarattığında yaşar” deriz ya hani. Hangi yaradılan? Her an. Hangi yaratan? İnsan. Neden ev? İlimin kapısıdır da ondan. Oraya giren kendini hak edecek ve orada olacak. Biz ona “Mutlak Kuran Kalemi ol da gel” dedik.

Sorduk “robotik timler gelecek mi?” dedi. “Robbi kapıları kotlayanlar, kelam olup, kaleme indiklerinde, hepsi misafirimiz olacaklar” dedim. “Kontrol dışıdır bilgin” dediler. “Çünkü ruhsal kapıda korku olur robotikler girerse….” “Çalı, çırpı değil ki insan, yaşamın kontrolunu kurabilir” dedim. “Ölüler diyarında kontrol mu olur?” dediler. “Önce koruyun yüreklerinizi” dedim. “Kontrol kuracak gücünüz varsa, kurun “dedim. Ölüleri diriltecek görevimiz, mutluluktur bize.

Çanın çalmasıyla birlikte, her şey yenilenir. O çan, arzın gücüdür…ve çalmaktadır o çan.

“Karanlık aydınlığı tohumlar” diyerek, bütüne hizmetçilik yaptık. Ama aydınlık, kontrolu kaybederse, karanlığı tohumlar. Her biri bir değerinde, Mustafa Kapıları’ndan kaynak olur.

Muhammed Mustafa, Allah’ın dediğini diyendir canlar. O bizdir; unutmayın. Hepimizin yüceliğinde o vardır. Meşale, ölüleri diriltmek üzere ona verildi. Onun et, kemik olduğunu sanmayın. O Bir’e hizmetçidir. Bizdir o.

Kontrol dışı hiç bir bilgi vermedi, veremezdi. Ne yazık ki onun bilgileri dahi kalemden ayrıştırıldı. Sığ kayıtlarla kotlandı. Bunu anlamadı hiç kimse. Sandılar ki Mustafa verdi o bilgileri… Çoğu kontrol dışıdır canlar!

“Kula, Kuran gereksizdir.” Dedim ama dinlemediler. “Kul, kalem olsun yeter” dedim; anlamadılar. “Rahmi Kapı’yı kotlayın, koklayın” dedim. “30. kültü kontrol ettiğiniz zaman, hepiniz yarına varacaksınız” dedim.

Kantara koydular yaşamı. Tam tamına 200 milyar yıldır… 200 milyar yıldır tüm zamanlar tartılmaktadır. Yaşamlar tartılmaktadır. Ende, onda, dünde, binde, yürekte, ilimde her anda ve ziya olanda Mutlak Kapılar hep tartılmaktadır.

“Tanımam dünyayı ben” dedim. “Ben insanlığı tanırım” dedim. Sordular “sen dünyayı kontrola mı geldin?” “Korkmayın” dedim. “Ben ot kopmadıkça, yaşama inmem.

Doğan gün akıldır canlar. Ot kopmadan da ilim olur… ama otu kopardık, yaşamları, yarınları, tohumladık.

Nefesimizin gücünü bilmeyen masamıza gelir ve der ki “sen sus ben konuşayım.” Dağ dağ olurum, kontrol kurarım. Orta kapıların tümünde olurum, yolu kotlarım. Ocağını yaşatan insanlık olurum, 7. dürümde müsterihim ki Mutlak Kalem olurum ve arzın gücünü ona kaynak yaparım. Derim ki “kotla kendini de tohumla…”

Zordur bilmek be canlar! Dünyayı anlamak zordur.

Ayrılık bitti. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://vimeo.com/239972856
 

 
  Bugün 209 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol