Birlik İlmi
  İMPARATORLUK 16, 4. AKIŞ
 

20.ARALIK.2017 İMPARATORLUK 16, 
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ

Tahditsiz olarak bu çalışmayı yaparken, muradımı herkesin burada olabilmesidir. Ne yazık ki kotlanmış olmayanların bu çalışmaya bulunuş için gelmelerine gerek yoktur, izin yoktur.

Bugünden itibaren bu böyle devam edecek. Bunun içindir ki canlar; yaşam kalemimiz olan bilişin kaydı bizim yüreğimize çektiğimiz, siyahtan öte siyahta kendini kotlayamadığında, Muhammet Mustafa’nın kültü olsa da burada bulunmayacaktı.

Her insan, her insandan görev taşır; kesindir. Ama Gerçek İnsan, kelamda halik olup taşır. Birlik Kapımız’da Muhammed var. Muhammed’in yolu, akıl yoludur. Bunu anlmayanın kontrol kurma imkanı yoktur.

Som altın ışıklarımız, dünya dürümlerinde kelama indiklerinde öz gerçekliklerinde kontrol edilirler. Açı daralır ve yoğunluk artar. Yoğunluğun artması muktediriyetten doğar. Eğer; muktedirsek, yoğunluğu artırabiliriz ama muktedir değilsek, yoğunluğumuz artmayacaktır.

Kökün gücü, akıl ama güç kalemi olan insan, hakiki olduğu zaman, aklın kulu olabilir. Yoksa aklın kulu olamayacağında, kelamın kalemi olması anlamı da yoktur.

Seviyenizi ölçmedik. Hepiniz güçlüsünüz ama siyah tohum akıl toplumuna kuldur. Siyahın siyahı da Kuran’dır. Cennet için bu çalışma yapılmaz. Bu çalışma insan için yapılır. İnsan, nesiller boyu cennet istedi. Yalın bir ilim diye “cennet” dendi onlara. Ama insan, cennetin kelam olduğunu ve kendi hakikiyeti olduğunu hiç anlamadı. Sormadı, sorulmadı “nedendir?” diye.

Kinsiz, kirsiz, haksız, hakikiyetsiz olanın, yaşamda insanlığı anlaması mümkün müydü? Yoktu böyle bir imkan. Bu nedenledir ki özköklere görev taşırken, kesirleşmeden taşıyabilmek için, her şey, kendi yoğunluğundaki bilişten insanlığa akıtıldı.

Bugün bana gelip “sana bilgi verelim..” dediklerinde ben sorarım; “sen, neden beni bana vermek dileğindesin?” Diye. Ben her anda değil miyim? Bedenli değil miyim ben? Yaşamda yok muyum? Muktedir değil miyim? Muhammed Mustafa muktedir mi? Mutlaka…ama Turkuaz’da, Kuran’ı yoğun değildi

Bugün, farklı bir dünyadır hepimiz için. Ama bu dünyayı hak etmeliyiz. Kendi yolunu, kendi yaşamını anlamayanın, yeryüzünde kelama inmesinin, anlamı da yoktur.

Merdiven insana dayanır hep…ama biz o merdiveni insanlığa dayadık. Sorduk; “tufan diye bir şey var mıydı ki? Siz tufandan söz ettiniz diye.” Dendi ki “tufan ilimsizliktir.” Peki; insana niye ilimsizlikten değil de tufandan söz ettiniz? Ve onlara bir de şunu sordum; “insan, kıl ince olan o yoğunlukta kırılsa ne olur?” Diye. “Doğanın gücü kalabilir mi yoğunluklarda?” Ha, diyeceksiniz ki “dünya akıldır. Akıl olmasa insan olur mu?” Kendini hak edenin, akla gereği yok canlar. Kendini hak edenin hakikiyete gereği var. Hakikiyete Hakk olup varanın, aklı da var. Dahası hasatı da var.

“Dümbelekler” dedi dünyaya insan?! Ses…ses…ses ama şevk yok! Canlarım; şevksiz ses, sessiz şevk, kelamsız halik, hakikiyetsiz ilimdir. Bunu anlasalar, bunu söylerler mi? Neyse, onlara söz söylemiyorum şu anda.

Sema beni dinler, ben semayı dinlerim. Ama onlar bedenimi hak etmeden, merdiven dayayarak ilmimi anlayamazlar, bilişime varamazlar.

“Mukodimme” derler. Mukaddime diyemezler mi? Demezler mi? Ama ille de sessizliğe ses katacaklar. Bu da bir yöntem. “Mukaddime” değil de “mukoddime” diyecek ki düzelteyim ve sonra sessizlik seslensin.

Canlarım, bu bir teknolojidir. Verdikçe verireler; kırık kırık verirler. Ki ben düzelteyim diye. Ve ben derim ki;

-Yeri göreve aldığım zaman, sesi dürümlere çekeceğim bugünlük budur. İşte. Şimdi. İşte bu.

https://vimeo.com/248427945

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 1 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol