02.05.2018 TURANLARIN KURANI 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Hepinizi kucaklıyorum, 20. Dünya gücünde bu yoğunluğu oluşturmamız için buraya geleceğinizi bilmekteydik. Bu yoğunluk öz gerçekliğin kulluğu için çok özeldir, sizleri bir tek kayda aldık, bu kayıt tınının kodlanabileceği bir kayıttır.

Tını, ağır yükü hafifletebilenlerce bilinen ilahi bir güçtür. Bu gücü hepiniz nefes olarak da dileyebilirsiniz ama daha da önemlisi bu yoğunlaşmada en kürzi olan ve en yaşanır kalem olan bilişkenler bu çalışmayı yapabileceklerdi.

Bizim için bu çalışma çok normal bir çalışmadır çünkü biz hep böylesi çalışmalar yaptık tüm zamanlarda. Burada ilk kez bulunuyoruz ama dünya dışı varlık toplumları muhakememizi ve hakiki nefesle kodlama yapışımızı dilleyebilir.

“Siyah ve mor” dedikleri iki tane kod rengi vardır. Birinde nefes oluşur, diğerinde ise hakikiyet ve tahditsizlik oluşur. Siyah sahradır, hepimizin yoğunluğu olan sahra… Bu renk altın ışığın kulluğu için şart olan renktir, bu renkle etki alanı geçişkenleşir ve yazı yazarken çok güçlü olarak kontrol kurabiliriz ama mor dediğimiz renkte kodlayıcılık vardır ki bu renkle müthiş bir ışıma sahraya iner ve bu ışımayla bizler dürümlere kök gerçekliği dileyerek ineriz.

İntikam peşinde koşmayanları bu meclis kodlar… Ziya olanları koklar ama ruhsuz olanlar mutlak olarak burada bulunmamalıdırlar. Buraya girdaplardan girilmez, buraya ışık kayıtlarıyla girilir. Girdaplardan girip dünyada olanların hakiki insanlık ilminde mutlak olma imkanları asla yoktur. Mutlaka ikmal tamamlayacak güçle dürümleri kodlayacaklar ve sahraya inecekler. Ama sahraya inmek yetmez kalem olmaları da gerekli.

Koruma altına aldığımız bu planette kontrol dışı hiçbir yaşamın bulunmaması gereklidir. Müthiş bir sahradır dünya, bu sahranın rahmi kalemi ilimdir, kimse Allah dedi diye dünyada olmaz, hak ettiği için dünyada olur. Eğer Allah sizi dünyaya cemaat cevherini cennete kelam yapın diye gönderdiyse simetri çalışmalarınız olmalıdır dünyada. Bu simetri çalışmalar kurandan, kutsal tınıdan ve yoğunluktan kodlanmış olanların gerçekleştireceği simetri kayıtlarla olacak.

Peki dünya neden bu kadar görev sahrasında bu derece kırık kaldı?... Bunu da size izah edeyim… Düren, dürülen tahditlendi dünyada, yasalar kontrol ediciler tarafından konamadı, insanlık tahtında kelam olamadı, yoğunluğu kodlayamadı ve ruhsuz kodlamalarla kontrol dışı ilim yaptı. Bütüne hizmetti yaptığı ama insanlık ilmiyle yapmadı bunu…

Kervan ilimle yürür ama kalem olmadan, kelam olmadan o kervan mutlak olup yürüyemez. Bütün kapıları açıp görevin kodlanışını, sahranın tohumlanışını bekleyenler netice de kendi levhi kalemlerini dünyaya çekemediler. Dünyaya çekemedikleri o yaşam kalemleriyle kelam edemediler, emperyal diller dünyayı koruyacaktı ama onlarında kuranlarında kodları kalmadı. Topraklarında tohumları kontrol edilemedi. Nesiller dünyayı yağmurlarla yıkayacaktı ama o yağmurlar yağmadan kontrolsüz kaldı.

Beden almamız şarttı ve biz bedenliler dünyaya indik. Bizim gerçeğimiz budur, bedenli olarak dünyaya geliş… Seyir halindeyim dünyayı, kardeş kardeşi öldürüyor, yarınlar kontrolden çıkmış, yığın yığın kaynak ışığını kırmış ve bizim gözümüz onların sözsüz, sessiz yoğunluklarını gözlüyor.

Hologram bir yaşam ve kodlanmamış sahra ve biz dolu dizgin bu başlattık ki; imparatorluğun gücü dürümlere inebilsin ki masalar dünyada kodlansın. Her masa ilim masası olarak bu yoğunlukta kodlanacak ve mahrek olan insanlık toprak olacak.

Çorbam pişmiş, yaşamım bir tek olmuş ilimle kodlanmış ve Mesihler dünyada kontrol kurmaya gelmiş. Peki neden biz soy sop kalemlere indik de dünya kodlanıyor? Bizim sanal boyutlara inişimiz, bilişimizle kodladıklarımızı hakikiyetle dürümleyip devre devre dünyaya indirişimizle gerçekleştirmiştir.

Hepimizin ana kalemi ilim ve biz ilmin kapılarını her ana kodlamalıydık ve bunu sayfa sayfa yaptık…

“Der değil bize insan “dedik, “dert değil bize insanlık” dedik, “kalem bizim levhimiz” dedik, “yaşam bizim kervanımız ve biz mutlak olanız” dedik…

Ortalık karışmadı çünkü biz kalemdik, ortalık karışmadı; biz rahman olan kervana ilimi kodlamıştık… Kim dünyayı kodlayacaksa o dünyayı kırıp kodlayacaktı; biz bu dünyayı kırdırmadık… Kırılan kelamsızdı, biz bu dünyayı kontrol altına aldık. Saltanatın gözü, sözü, özü olan bilişimizle geri çekiliş gerçekleştirdik. Genişledik ve geçtik…

Hey levhi kalemler, masamızı görevliler diye dilledik ama biz göz gören her dilde dillenendik… Hiçbir görevli bizsiz değildi, bunları net bildirmek istedim… Doğan güç akılla doğsun diye bekledim, imparator olan insanın kervan olması ve yasaları koymasını istedim. Et kelam, mutlak kuran insan olsun… Cennet dediğiniz imparatorluğun kulluğudur, kutsal tohumlarla kodlar o yoğunluğu ve kontrol kurar. Bizim esrarlı dillenişimizin neticesi; herkes kendini dinler, dinler ve ruhun kalemi olur.

Kocaman bir tanrılık ve bir tek rahmi kapı; İslam olan insan, dünya olan bütüne hizmette ve Muhammet mutlak kuranda bir tek insanın kelamı, o insan Mikail’in kelam olan tahditsizliği… Şeytan şarkı okusa da, aklın kalemi tahditsizdir… Bilinsin dileriz ki o akla hizmetçiyiz biz…
Kimi kime hak ettirirsek, her biri bizim lekesiz ilmimizle bütüne hizmetçi olur.

Mukaddes insan, Muhammed’in ilminden öte olan insanlık… Bunu artık dünyanın anlaması gerekir. Bütüne hizmetçi hepimizde var olan o, insan olan, o yol olan, mutlak olan, miraç olan, her şey olan insandır!... Bunu bilin ve kendinizi tanıyın. Kinsiz, kibirsiz ve yoğun ışıklar olun ki; toy olmayanlar size görev taşısınlar.

Gör ölüsün, gör; özsüz, sözsüz ve gözsüzsün ama evrenlerin sesi senin sesindir… Gözünde, özünde ve sözünde tahditsizsin… Sayfa sayfa aşkla çalış ki; hakkını hak ettiğini hak olup al… Toprağa toprak inen insan seni kucaklıyorum. Bütün köklerim sen, bütün göklerim sen, çörek yaptığında o çörek olan ben ve çöreklerin en yücesinde kelam edip ekmek olan sen ve ben sen olan ilimim… Sevgili analar sizi bir tek olup kucakladık. Biz dünyaya indik, size indik, çok mutluyuz çok…

https://youtu.be/zzoELUHQdfc

Süper İnsanlık Realitesi