Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (11), 4.AKIŞ 2.BÖLÜM
 

9.MAYIS.2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI 11,
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Ve bizler çanı çaldık… Hakka vardık… Hakikiyeti tohumladık… “Muktedir” olduk… “Mahrek” olduk.

Kola girdiler, kolumda levhiler var. Ama bana inmeleri gerekir, koluma girmeleri yetmez. Bana inmeleri gerekir ki karanlığı “kaynak ilim”le kodlayabilsinler. Bene, bana, Bir’e, bilişe, kelama, kurana (levhi kayıtlar), lütfi kapılara, şavka ve yasalara “insan” olup gelebilirlerse, hazırlık tamam olur. İşte o görev, hepimizin görevi olur.

Muradım dünyadır benim. Nur olan bir “rahmi kapı”, insandır ama muradımı kodlarken, toprak topluma tohumu ekmeliydim. Ekmeden, “ektim.” mi deyim? Ekmeden ektim canlar! Ekmeden ektim. Bu ne demek? “Altona kapıları”nın tümüyüm ben…

Altona kapılarının tümüyüm… Sevgiyi hakedenlere sistemim… Sevgi olanlara, halikim… Sesi kodlananlara, kutsal ışığım. Yolu bulanlara, muktedirim, tohumum… Karanlık kalemimde, ilim; ak sahra, bilişim ve ben tüm insanlığım.

Harı yükseltmeden, akla varılmaz canlar. Hakkı, tahtı, hakikiyeti dillemek için murat ettiğimizi haketmemiz gerekir. “Koruma altına almak” dediler. Koruyan, korunan insanlık, BSUİ’nin bilişindeki kelam ve bizde Mikail olan kutsal tahttır.

Hani dünya yoktu?! Ya da yoksuldu dürümlerde!? Ya da kutsuzdu ya?! Hani ışıksızdı ya! O gün biz yoktuk. Ama bugün biz kontrollu biçimde “ol” dedik ve “ol turanında”, “ol kuranında”, kutsal tohum oldu bütün.

Hepimiz Allah’ın dediğini dedik dünyada… “Akıl ilmi”yle dillendik. Yazıları yazarken, öyle çok kutsal tınıyla, tenle dillendik. Ki kara ışık, akla inmeden de “hakkın kalemi” oldu.

“Mucize” dediler yaşama… Ama mucize ilimdi. İnsana kul olan bir ilim… Ama “ilmin kalemi” olan da “biliş”. Buna insan ne der bilmem ama ben buna “nesiller boyu sonsuzluğu tohumlayan insan sahrası” derim. 
Daha önemli bir dünya kurulacak. Bu dünya, o dünyayı tohumluyor şu anda… Ama o dünya, “tüm insanlığın kültü” olacak. O dünya, “ruh” olacak. O dünyayı yoğunlaştırmamız için bu çalışmayı yapmalıydık.

Neden bu dünya gibi bir dünya? “Önce dünya…” dedik. Ölü bir dünya oldu bu dünya ve som altın ışık haline dönüştürerek sahraya indirdik bu dünyayı.

Bu dünya sahraya kodlanmış olarak indi ve kontrol kurdu. Yasalarla kodladık dünyayı ve yoğunlaştırdık. Ve dünya cezbetti yaşamları… Öyle bir cezbetti ki dünyanın ruhu kodladı tüm sahraları… Ve “yeni bir zaman” ve “yeni bir kalem” devreye indi. İşte o da “mutlak kuran” oldu. O da kodlandı ve o da tohumlandı… Ve sahra, “kervan” oldu.

Mucizevi bir güç kodlaması beşere kaynak olarak dürümlere çekildi ve tükenenlerin tümü kontrol altına alındı. Yeryüzünün gözü açıldı. Bu gözün açılışıyla birlikte, “sır olan insan” yeniden ve yeniden kendini dillemeye başladı. Sır olan insanın kendini dillemesiyle yarınlar tohumlandı. Yarınların tohumlanışıyla birlikte “Yuan, Kuan ve Tuan sistemi” dürümlerde dirilikleri teknik kodlar haline dönüştürdü. Ve bu teknik kodlarla yaşamlar kodlanmaya başlandı.

Ve toprak yenileniyor… Yenileniyor ve yenileniyor ama yezitler yeniden ve yeniden yaşamı kontrol etmek üzere “ilmi kalemler”i, “mutlak kuran”dan ayrı tutmaya çabalıyorlar.

Mucize bir sahra oluşturduk ya! Ama bu sahrada “koruyuculuk” olmadı. Hiç koruyuculuğu dürümlere indirmedik. Köprü kurmadık insanlığa… Sanki hiç yokmuşuz gibi varlığımızı tohumladık… Sanki hiç yaşamda olmamışız gibi kodladık ilmin kapılarındakileri… Ve biz hiç olmamış gibi “mutlak kuran” olduk ve bu dünyayı tohumladık.

Hazırlık tamamlandı canlar. Şükür ki tamamlandı. Yerküre yeniden bilişi kodlayacak… Yeniden koruyuculuğu tohumlayacak… Yeniden saltanat kodları bütüne hizmet için dürüme geçecekler… Ve “yeni bir bölge” devreye girecek… yeni bir bölge! 
Bu yeni bölge, “dünya ötelerinde bir sofra” olacak. Yeni bölge… Yeni sofra… Bu sofraya “saltanatın kodları” oturacak. O sofra, “birliğimizin sofrası” olacak. Ama o sofraya biz tahditli olarak bütünün kültü olan kübra olanları da çağıracağız.

O sofraya koklanarak varılacak ve o sofra, hamur yoğuranların sofrası olacak. Yeşilden mora varanlar orada olacaklar. Ve o sofrada “su fa si ka ha” olan, saha olan, BSUİ olacak. Bizler dört gök sözcülüğüyle kodlamalar yaparken, her bir dil Allah’ın ilmiyle dillenecek orada… Ve yarınlar kodlanacak.

Umutlarımızı hiç kaybetmedik. Yeri göğü Yaradan, ilimdi ve ilmi kodlayan insan, “Mikail’in kuranından öte bir kutsal taht”tı. Toprağa tohum ekerken, köksüzdü… Bütüne hizmet ederken, güçsüzdü. Burada, bu yoğunlukta “mutlak” oldu ve kodlama yaptı.

Tanı! Tanı insan, kendini tanı! Biz seni anlatıyoruz sana, tanı! Sen ki yarınları kodlayan, sen ki yaşamları koklayansın… Kili, kumu aş da som altın ışığınla sofraya gel. Bu sofra, sema olanların “ses”i olacak.

Side kalemleri “biz” olmaya gelmişler ama yazı yazmaları gerekir. Yaradan tahtında kelam; yaşam, kuran ve biz mutlak olanlar yerküreden öte bir yerküre yaratıyoruz şu anda… Ve bu yaratılan yerküre, hologramın ötelerinde “tohum” ekenlerin görevidir.

Kimler olacak orada? “Yeni dönem kalemleri” olacak. Oraya “kaynak” olup gelinecek. “Kantar yok” orada. Kanatlananlar “kelam” olup inecekler oraya. Ve o, bütünün kök gerçekliğini kodlayan yerküre olacak. Ve o yerkürede sahralar, mahrekler oluşacak… Ve dünya ruhu “mutlak kuran” olacak. Ha, diyeceksiniz “niye bu dünyadan farklı bir dünya gerekir ki?”

Değerliler, bu dünya “robotik timler”in de kodlama yaptığı bir dünyadır. Bu dünyada sorular sorulur… Bu dünyada, yorumlar yapılır… Bu dünyada, tohumlar olunur. Ama tohum kodlanmadan “mutlak kodlanmışlık” olmadan, “kalem” olunmaz. Ve kalem olmadan da rahman olunmaz. Ama o dünya her insanın kulluğunda kodlanacak ve sahra “bütünün kürzi kalemi”yle kurulacak bir sahra olacak.

Peki, o dünya, yaşam olgusuyla mı oluşacak? Kesin yaşam olgusuyla. Biyolojik sahralardan öte bir biyolojik sahra oluşuyor orada… Mutlaka turanlar orada olacaklar. Ama ruhlar da orada olacak.

Şafak söktü canlar. O dünya “bilişin kapısı”nı açıyor. Ve BSUİ oluyor… Barış, Sevgi, Umut ve İlim kalemi olan İnsan. İşte o dünyadayız şu anda...

Doğanın kuranı var şu anda orada… Doğa kodlanıyor biliyor musunuz? Umutlarımız kodlanıyor orada… Yasalar kodlanıyor, çok mutlu olacağımız bir yasa, “ilim kapısı açık tutulsun yasası”… O kapıda ilim kayıtları olacak. Her şey orada kodlanıp tohumlanacak ve diğer planetlere koklattırılacak. Ve mutlak kapılar oraya açılacak. Ve süper sahralarımız oraya bağlanacak, hepsi… Ve bizler dünyanın öfkesini önleyenler, o yoğunluğa öz gerçekliği kodlayacağız.

Olur, dünyalar kurulur canlar! Mutlaka kurulur… Ölüm gelir, siz o dünyalara göçüp gidersiniz… Ama ölmeden gideceğiz bir yer olacak ora!

(Devamı 3. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://www.youtube.com/watch?v=yiyuvhQtdVs&feature=youtu.be
 

 
  Bugün 54 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol