Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (4), 5. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

TURANLARIN KURANI (4)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5. AKIŞ 1. BÖLÜM

Her dünya “bütünün kübra olan kelamı”dır canlar. Buraya gelen her yürek her yürek kendini dillemeye kalktığında, mutlaka kontrol kurabilmelidir. Kuramadığı zaman kendi yoğunluğu kendi kontrol edilmelidir. Şu anda olan buydu.

Kodlama yaparken “kontrol dışı ışıma” gerçekleşti ve seste yoğunluk kodlardan çıktı. Her zaman bu olur mu? Mutlaka olma imkanı vardır ve biz bu dürümde “ocak ilmi”ni bütünün kübra olan kelamında dilleyerek kontrol kurarız.

Şu an hepimizin yoğunluğu bitişken ve hepimiz “Mikail kübra kelamı” olarak dürümlerdeyiz. Nesillerimizin de kodları burada ama kontrollu mu? Mutlaka.

Bizler kontrollu olarak bu çalışmayı sürdürürken koruyup kodladıklarımız da burada kendi yoğunluklarını, burada kontrol altında tutmaya çabalarlar.

Kaynak, “Allah’ın levhi kalemi”. Peki, bu kaynağı kodlayabilmek mümkün mü? Herkes bu kontrolü kuramayabilir. Şu anda bütün köklerimizle dünyanın kaynak ilmini dillemekteyiz ve bizler bütün köprüleri açtık ve tüm insanlığın bu köprülerden yoğunluğa inmesi için çalışıyoruz.

“Her şey, her şeyle ilişkili… “ demiştik ya bütün kontrol “ilim”le olacak. Peki, yoğunluk artmadıkça o köprülerin kodlanmasının anlamı nedir? Herkes kendi yoğunluğunu oluşturacak ve o köprüler hep “cevheri kelam” olanlarca kaleme çekilecek. Beher yaşamlar, her insanın “kelamdaki kalemi”ni kodlayacak.

Dağlarım, rahim olan kelama indiğinde, “kalem” mutlaka kontrol kurar. Şu anda rahim olan “kelam”a inmeye çabalıyor. Onu da dinleyelim:

Açıp kapıları “ses” vermek istedik. Yerkürenin gücünün “kök göklerin kültü”yle dürümlendiğini anlıyoruz. “Pek kök gerçeklik burada kodlanmamış mıdır acaba?” diye düşündük. Neden? çünkü ses verirken, sesin sahradaki yaşam sayfalanışı, “kuran”dan ayrıştı. Peki, biz mi hata yaptık yoksa siz mi hatalıydınız? Bunu anlamaya çalıştık. Niçin ses kodlardan çıktı? Niçin “ses” kontrol kuramadı? Devinim arttı ya… Bu durumda neden hepimiz bir “tek “olup da o yoğunluğu sayfalayamadık? Anlamadık ne oldu şimdi?

Canlarım, hepiniz toprak topluma “tohum” değil misiniz? Niçin buradasınız? Mutlak için. Mutlak için buradasınız… Peki, “mutlak” nedir? İnsanlıktır. Peki, insanlık için ne yaptınız? Yazılar mı yazdınız yoksa yazılan yazıları okudunuz mu? Saygılıyım ama anlayabildiniz mi okuduklarınızı? Bunlar hep önem taşır.

Ya “canın canı olan insan”ı anlatıp, “mutlak kuran” oldunuz mu? Safha safha ışığa varan sizler, yazıları okurken kodlama yaptınız mı? Deliler, dili “kalem” olanlar… Öyleyse, hepimiz deliyiz bu dünyada.

Değerliler, peki ya “delilik” nedir? Anlatsak, anlayacak kimse var mı? “Perde perde açılır yaşam… “ dediğimizde ne demek istedik? Hadi buyurun… Ocakta mıyız yoksa ocak mı bizde?

Kontrol dışı bilgimiz yok. Bu kesin. Peki, kontrollu bilgi veren var mı şu anda yoğunluğumuzda bizim haricimizde? Değerliler, Saltanat sizi size kodlarken, Bu Meclis bütüne hizmetçidir. Hepimizin yoğunluğunda bilgi var ama biz bu bilgileri bütüne hizmet için kodlayarak dilliyoruz. Eğer kodlamadan dillesek, sistemin gücü artmayacak ama kotlayıp dillediğimizde sistemin gücü artar. Bu kesindir. Bu nedenle bilgiyi kodlayıp veririm.

Etki alanım çok geniş ama bütünün kök gerçekliğinde bu bilgiyi kodlayacak olanların kendi yoğunluklarını haketmelerini dilerim.

Karanlık “Atalanta Ata Kalemi”yle kodlandığında, ayrılık kontrol kurabilir ama kontrolsuz bir aydınlık, mutlu huzurlu bir yaşamı kaynağa alamaz ve kalem kontrol edilemez. Bunlar çok önemli ama bu bilgileri hak teknikle dilleyebilen, bu bilgileri “açık” bilebilir.

“Kuran insandır.” dediğim zaman da kimse hiç bir şey anlamadı. Ben dünyanın ilminin, “bütünün kübra olan kelamı” olduğunu dillerken de anlattıklarımı anlayan çıkmadı. Kanatlanıp, tüm zamanları kodlamak gerektiğini söylediğimde de kimse hiçbir şeyi dinleyemedi ve bilemedi. Haz duyduğum ne var bilir misiniz? İlim. Herkesin kendi levhi kaleminde bütüne hizmet için bitişkenleşip ilim yapma çabası…

Parlayan bir güç… Peki o güç, kalem midir? Mutlaka. Peki, o kalem toprağa “tohum” olabilecek mi? Oldu. Parlak bir dünya ve bu dünya “mutlak” ve bu dünya “kuran”…

“Az bilgi versem, herkes anlayacak” dedi bir toplum tohumu. Ya zarar? Oradaki zararı da anlayacak mısınız? Ben “birlik kalemi” olarak her ana “kaynak ilim toplumları”yla kodlama yaparken, her şeyin herşeyle dillendiğini de bilecek mi dünya yarınlarına kodlama yapmaya gelenler?

“Kaçın dünyadan” dediklerinde kaçmanın, kalmaktan daha kötü olduğunu bilecekler mi acaba?

Deve kalktı canlar. O deveye dürümlerimi koydum. Huzurlu bir dönem için… Ve o dürümlerle muktedir levhi kalemin müthiş ışımasıdır.

Beşere kelam, yaşama halik gerek. Bize ise kalem gerek canlar.

Bellek alan, levhi kalemi ama o kalemi hakeden insan. Ya KAHA insanlaşamamışsa ne olacak? Hasat yapılamayacak. Peki, hasat yapılmazsa ne olacak? Yolun kontrolü sağlanamayacak. Peki, yolun kontrolü sağlanmadığında ne olacak? Mala, mülke dürümlenen insan, yaşama dürümlenemeyecek. Ya karanlık? Hakim olanda aydınlığı tohumlayacak. Peki, aydınlık mutlak olanda kulluk yapacak.

Çok mu kolay anlamak? Kontrol kurulduğunda her insan “kendindeki bilgi”yi anlayacak. Peki, seksen dokuzuncu dürüme varsa ne olacak? İyi bilin ki orada arzın gücü, toprağın tohumu ve yoğunluğun kulluğu başlayacak.

Ve sevgililer, biz dünyaya doksan sekizden öteye varıp indik. Bu ne demek bilir misiniz? Doksan sekizinci hakikiyet katının öz köklerdeki kültünde mutlak kuran olarak “ilmin kalemi”ni alıp geçtik ve biz doksan sekizinci dürümün kübra olan kelamında doksan dokuzdaki sisteme vardık. Doksan dokuz, insanlığın kurana indiği anda yaşamları kayıtlayan sahra… Orada “mutlak” olan var. İşte o mutlak olan, müktesip sistem olarak bütüne görevlidir.

Hepimizin yarını mutlaktır ama yaşamı kuransa, mutlaktır. Bizler “sessizliğin sistemdeki sesi” olarak, o sessizliğin “sessizlik ötesi sessizlikleri”ni dillerken, hakikiyetin diri değerlerini o yoğunlukta kodlarken, doksan dokuzuncu kodu toprağa çektiğimiz anda arz, arşa olarak yaşama çaktıklarında dillerken, her anın her ana kaynak olmasının sahrada gerçekleştiğini de bilerek bu çalışmayı yapmaktayız.

Hepimizin bildiği çok bilgi var… Hepimiz “alemlerin levhi kalemi” olarak ruhi sahralarda toprağa tohum olduk.

(Devamı 2. Bölümde)

https://youtu.be/A7TJ7_yVihs

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 21 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol