Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (11), 3.AKIŞ 2.BÖLÜM
 

09.05.2018 TURANLARIN KURANI 11
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 2. BÖLÜM

Değerliler, din dediğiniz kelam bizsiz kalır. Cennet dediğiniz kaynak ilimsiz kalır, ruh kuransız olur bizsiz olursa, bunları kesin olarak bilin…

Bene ben, benle ben… Ama bendeki ben, bene olan ben… Ve ben ilim olan kelam ama ben olan o ben mutlaksa, Medine olan o kelamdan mutlak kuran olan biliş; Medine’nin mektebinden çok daha öte bir medyunu muhakim olur ve kuran olur, o kuran umman olur. Medine’nin merdiveni mutlak kuranda kutsal tınıyı tohumlarsa da muhakim ve hakikiyetin tahditsizliğinde birlik kalemimiz sahrada aklın tahtında oturur.

İşte canlar; mahrekimiz, hakiki levhimiz ve toprağımız ve ruhun kuranı olan kalemimizin kelamı olan şafak BİSUİ’dir… Barıştır, sevgidir, mutlak ummandır ve ilim kapısı olan imparatorluğun insanlığıdır. Biz oyuz, bugün burada bu çalışmayı sormadan yaparız. Kimseden izin almayız… Bize git de çalış diyende olmaz. Öz gerçeklik budur. Sonra dünya derki; “sen sevgili olarak gel”… Ben dorukların tohumu olan sevgisiz mi gelirim bu yaşama? Ağır yük taşımayın analar, muhakim, hakim ve hak olan insanlık; soyumuz aklın soyudur, bunları iyi bilin! Aklın soyu, som altın sahranın toprağında tohum olur.

Koca bir doğa, hep bunu derim!... Koca bir doğa… Ve o doğa mutlak kodlanmış ve mutlak kuran olmuş bir sahra, işte bu sahra aşkla toprağı tohumluyor.

Mitoslar hep sorgu sual ederler, neden, neden, neden… Ah canlarım nedensiz bir yaşam yoktur… Ama onlar kelam ettiklerinde nedeni kelamda dillenir, bunu anlasalar kelam etmeye çabalarlar. Hepimiz bunu başarmalıyız…

Bir tek beşer, bir tek leke… Bir tek beşer, bir tek kalem… Yada bir tek beşer, muktedir ilim… Her şey o beşer ama o beşer başarılı olmadıkça Rasih kalem kodlanmış ışığını o cana yaratıcı diye diletmez…

Side kalemleri bu gün buradalar, bu Side kalemleri Side tartısında kodlanmış olanlardı… Her şey onlarla tohumlanacak diye düşündüler. Her bir şehir bir Side kalemi… Her şehir de bir sahra var ama o şehir yarın mı, yoksa tüm insanlık için toprakta oluşamayan o dürüm mü?...

“Baba, baba, baba” der birisi, “babam” der, “babam, babam, babam… Ah babam neden dünyayı tohumlamadın “ der… Doğanın kuranı insansa, doğanın kuranda kodladığı ilim mutlaksa, her şey ocakta olur… Bu gün bu ocak hepsini kodladı, bunu iyi anlasınlar!

Yarın enkarnasyonlardan söz edeceğim size… Herkesin erkarne olduğu sahralardan… Ama bugün bunu anlayan var mı dünya planında?... Asla yoktur!... Sanırlar ki reankarne olup gelecekler, Vatikan bile böyle düşünür. “Ben yine geleceğim” der, Papa cemaatine… Ve biz ona sorarız, “kendini kodlayabilmedin mi hala, hala toprağı tohumlayamadın mı, kardeşim sen nefeste yok muydun yoksa, koca bir sahrada sen sarı renkte mi kaldın, morda toprağa tohum ekmedin mi, kelam olamadın mı yoksa”… Parla da parlat yaşamı!... Sen parlamadıkça, yaşamı parlatamazsın… Sayfa, sayfa kodlarsın ama toprağa tohum olamazsın, cemaatini cennete koyamazsın. Cemaat cevher olmadan çorbanda tohum olamaz ki… Soyunu sonsuzluğa kaynak yaptığını zannet, yok ki o hiçbir sonsuzlukta…

Ve dünya ben senim, baksana bana… Neden beni kontrol etme niyetiyle buraya geldin?!... Becer de gerçeği kelama kalem yap, beni nasıl dünya ilmiyle kodlayacağını düşün. Yok muydum yoksa ben dünyada? Her anda olanın astral kapılardan geçmesi mi gerekir girmek için yaşama?

Bak yavrum ben hep senim, sen ben, ben dünya, süper sahraların dürümü olan sahra… Ya sen, sen karanlık mısın yoksa? Barış ilminde kelam, biz sende murat olanlar değil miyiz? Kantara mı koyacaksın bana ben olanları ve ben dünyada kök gerçeklikte siyahtan öte bir siyahta kervan mı olmayacağım sen istemedin diye.

Hazırlıkları tamamla sevgili dünya, seni kontrol etmek değil maksadım ama korkma benden, korkma; döndüğümde senlik kodu olup döneceğim sahraya ve sen o çarığı bensiz kayıtlarına indirdiğinde ben o çarıkta çanın olacağım senin, o çan ilmin çanı olacak. Ha diyebilirsin ki dünya, nesillerim seni hiç anlamadı. Yok ki neslin anlasın, senin neslin yok ki dünya. Ben o dünyayı toprağa tohum diye indirdiğim anda sendim zaten. Sen ki bedenimde kod olup geldin. Hangi dünyayı var ettimse hepsinde kök gerçekliğim kodlandı. Bandırdım dünyayı kodlarken tohumu, bandırdım kutsal tahtı, ben toprağa tohumu kodladığımda sevgiyi bandırdım o rahmi kaleme. Seni ben mi yarattım yoksa seni ben mi yarattım gelde açıkça anla. Ben dürümlere dünya olup inerken, sen o dürümü dünyanın kök gerçekliği ile dillerken, haliki hakta tahtını kontrol edebildin mi dünya?

Pozisyonumuzu sorduk, öfkesiz insanlık; biz insanlığız! Yaşamları kodlayan insanlık… Zeytinlerin enkarnesi olur mu ya kaha dedin, resmi çalışmada, resmi kalemde enkarne nihana kaha olup gelmektir aslında. Biz bu dünyaya her insanı kaha yapıp geldik.

Kaçıp gider miyim? Aslım elinde, yüreğim dürümlerimde, bilişim kervanımsa ben kaçmaya gerek görür müyüm?An La kaha olanda kaha ise an sahrasında sistemsek nereye kaçalım ki, her an değimliyiz biz…

Misafir gelmişler yaşama, neden bu seslenme olur diye bakarlar? Vakit tamam canlar, gözünüz gördü ya hepsi bu… Görmeseydiniz yeniden gelecektiniz, gördünüz, geçtiniz, dinlediniz, hak ettiniz ama anlamadınız bilirim. Anlama imkanınız var mı? Anlattığımı bil yeter ama anlayacağın zaman gelecektir. O zaman geldiğinde kör sağır her kim varsa göz olup söz olup sahrada mutlak olacak ve anlatacaktır bu bilgileri.

Kara kara ilim, kara kara kalem, kara kara murat, et kemik olan insan siyah ve simsiyah, işte o insan kinsiz hakim, o insan mutlak, aşk ve şavk… Aşkla kalın canlarım aşkla kalın…

https://youtu.be/WxZKupWYXgk

Süper İnsanlık Realitesi

 
  Bugün 3 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol