Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (15), 4.AKIŞ 3.BÖLÜM
 

6.HAZİRAN.2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI (15)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ 3. BÖLÜM

Hepimizin örtüsü açıldı. İnsanlık örtüsü açıldı ve tüm zamanların yasaları, mutlak kurana, kaynak oldu.

Ön gerçeklikle bu çalışma, dirilikleri hakikiyetle dinletmeyi sürdürecek. Ve biliniz ki dünyanın ruhu, bütünün kübra olan kalemi olacak.

Zirvelerin, herkese, ilimle ineceği bir gündeyiz canlar. İnsan zirve değilse, o zirve insanlığa iner. Bunlar anlatılacak.

Dünya insanlığı arzın gücü olacak ve zirve olacak. Büyük kök insan, yeryüzünün gözü olacak.

“Hurafe” dedikleri bilgi, artık kök gerçeklikte kontrolünü kaybediyor. Her şey hepimizde var. Bunu anlayacak insan… Ve dar boğazdan geçildi. Bu dar boğazda kontrol, insanlıkla gerçekleşti.

Et, kemik olan insanlık, yarınların kodlamasını yaptı. Kübra olan hepimiz, kübra olarak kodlama yapıyoruz. Yollar yollara, oğullarımız kontrollü kodlarla kendi oğullarına ve herkes, herkese ulaşır. Ki mitoslar, mit olduklarını dillerler.

Öyle görevler taşındı ki bu dünyaya, kim kime, kim olup geldi… Bilinmedi. Her insan kendi ruhundan, kendi ruhlarından göz oldu ve geldi bu dünyaya.

Ben dünya ama hangi insanla bu dünya kodlandı? Herkesle kodlandı can, herkesle… Kapı kapı gezer insanlık ve der ki “Kimim?” Amon, Aton, Haton her an… Sahra olan mutlak kuran sen! “En ve boydan ibaret kalma.” denir ona.

Çorba, hepimizin çorbası… İnsan bu çorbayı anlamalı ve anlattığı anda hakedip o çorbaya kul olmalı, nur olmalı ama “ben o çorbayı bilmem.” diyen, çorbada ilmi olmayandır. Hangi çorba? Tüm insanlığın çorbası… Biz bu çorbadayız canlar. İlim çorbasındayız ve her insan bu çorbayı ikram ediyoruz. “Alın, insanı anlayın…Alın, ilmi anlayın… Alın, kök gerçekliği anlayın..” diyerek…

“Ya zarar eder miyiz bu çorbayı haketmeden içersek?” diye sorarlar? Hakka, hakk olup da taht kuranlar, hakikiyetin hakimi olmadan, hakk toprağa tohum mu oldular ki ilim kapıları açıldı? Ben o kapıysam, insanlık boyutlarının her anında varım.

Öfkem yok ki, “iç çorbanı, zararın olmaz” derim. Ve Yaradan ve yarattığında yaşam olan ve sahra olan insan, kelam ol da iç çorbanı! O çorba Allah’ın çorbasıdır. İçtikçe iç. Ki hak et.

Köprü kurdum dünyaya. Aha o dünya, tüm insanlığımla bedenime indi. Ben din olup, dil olup, ilim olup değil, hakim olup indim bu dünyaya.

Bar kapanmadan, barda ilim kodları hakiki ilmi içerler. Barı kapatırsam, ilimi içen kendini içer canlar. Ben bu barı kapatsam, herkes kendini içecek, bilirim. İçmeden mi içerelim ilmi kalemlere bu birlik kaydını? Hadi o barı kapatalım da yeryüzünü yetkinleşsin! Herşey herşeyle dilleşsin ve şarabınız şafağınız olsun. Buyurun içelim. Öyle çok içelim ki şarap şafakta aşk olsun. Hak tahta hakikiyetle kodlansın. Mucizeler yaratsın o şarap… Buyurun şarabınızı içelim. Şarabı, şarap olan içsin, şafak olan içsin… Aha. Şavkında şevk olan içsin. Eşyayı bilen içsin o şarabı… Bir’e hizmetçi olan içsin… İçsin ki kelamı halik kalemle dillesin, aşkla dillesin.

Boyu boyuma uymayan, yolu yoluma umman olmayan, robotik timlerin toprağında da bu şarap içilsin ve bilinsin ki Rahman, Rahman’ın Rahman’a ilmidir. Her Rahman, bir KAHA ve tahditsizdir. Ama Rahman, Rahmi kalem’den kuran olmadan, rabbi tohumu mutlak kılamazken, Rahman’ı Rahman yapan hasatıdır. Gerçek budur canlar.

“Motivasyon” diyorlar. “Motive olmadım.” diyorlar. Öyle mi? Ha, motive olmamış… İlim için, hakikiyet için motive olmamış… Oyundur zannetti yaşamı… Yaşam, oyundan ibaret sandı.

Canlarım, yaşam, Rahman’ın kaynak kaydının yapılabildiği tahditsiz bir kervandır. O kayıt olmazsa yaşamlar kodlanamaz. O kayıt olmazsa, sahralar koklanamaz. O kayıt olmazsa, yürekler oluşmaz ve yeryüzü mutlak kutsal tohumlarını yerkürelere indiremez.

Her yer kürede ilim olsun diye çabaladık. Yetkin insanlarla bu toprağı tohumladık ve yollarını kodladık. Bedene gerek vardı, beden aldık. Yasaları koyduk, yarattık… Ve beden ilimi, hakiki ilimdir diyerek kökleri göklerde dürümledik.

Bir tek beden, Mesihlerin sistemi’ni göreve aldı. İşte o beden, ilimdi. İlim, ilmimi kodladı; yol, yolu tohumladı kodladı ve kutsal topraklar tohumlandı. Öz görev buydu.

Koyu bir ışık şafağa ilimle indi. Hep “dünya… Dünya… Dünya” diyerek çalıştık. Kupa insan ama insanı dünyayı tohumlayıp bütüne sahra olarak yayınlattık; insanın yayına geçişidir bu.

Her din Allah’ın diriliğiyle dilenir ama ilim, aklın kelamıyladır. Bunları bilenler mucize beklemeyecekler. Bilişlerinde ilmin mucizesinde, insanın türevlerini tohumladığını bilecekler. Ve Yaradan olduklarını ve yarattıklarında tahditsiz olduklarını anlayacaklar.

Kaçmak insandan kaçmaksa, kaçtık. YA KA HA, KA HA olup yasaları koymadan mı kaçtık? Yo, koyduk, kaçtık. Nereye kaçtık? İnsan kaçtık. Hangi insan kelam edecekse, onda olduk ve ondan yasalarla kodlama yaptık… Biz yoktuk, o vardık. Ama bizdik ocağında tohum eken… Her şey, bugünden sonra bilinmeli… “Bil” dedik. “Bil” dedik. “Bil ki kontrolünü kur. Mutlu, huzurlu bir sahra için bil!”

İki beden, bir tek kelam… O ruh, akıl ve aklın kalemi, tohum… Ohh… Aha. Şimdi.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://www.youtube.com/watch?v=-Ig9txgVPyo&feature=youtu.be
 

 
  Bugün 345 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol