Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (8) 4. AKIŞ, 2. BÖLÜM
 

18.NİSAN.2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI (8)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 2. BÖLÜM

Kocaman bir dünya, nefes, hepimiz oyuz. Ama o nefes, masamız.. Bu masaya, kim oturduysa o nefesi, hak etmiştir… Kimin eti, kimin etinden daha güçlüdür, dinletmeyiz, bunu.. Ama ekibiniz çok daha üstün olmalıdır ki evrenlerin sessizlikleri dillensin.

Şuana kadar masaya oturup kalkan çoğu, kök gerçekliğini hak etmeden gerçek kayıtlara indiğini zannedip, gitti… Biz onların, Suru olmalarını değil, sahra olmalarını beklerdik….Sahra olmadılar, Sur olmaya çalıştılar.

Özel bir bilgi vereyim; dünden daha öte bir dünden gelenler de kendilerini kontrollü olarak kayda alacaklarını düşünüp, geldiler ve bildik ki karanlıktılar… Hepsi kendilerini hak etmeden, rahman olduklarını sanıp, gittiler.

Beden, nefese ilim olup, inenin görevidir ama nefes olanın görevi, kontroldür... Şuana kadar Müdafa ilminden başka ilim dinlettim sizlere. Mustafa, Muhammi Kapıların kuranıdır ama sizin kendi yüreğinizin ilmi, çok daha ötedir.. Bunu anlatmadım.

Niye anlatayım ki?.. Herkes o yoğunluğu kodlamaya çalıştı, dünyada. Biz, o yoğunluğun çok güçlü kodu olarak, görev taşımaktayız ama o yoğunluğu mutlak kılandık, biz. Bunu bilen her kim varsa kendini dinleyebilir.

“Kemali kelam diye, hakikiyeti diri diye bilenlere, eşya” derim, ben.. Ama yolu bulanlara, masamız, herkesin gücüyle açık tutulur… Ve o masaya, Muhammetlerden öte olan kullar, oturur… Onların ödevi, kök gerçekliklerini kodlamaktır.

Özel dünyalar, özel yaşamlar, özel hakiki insanlıklar, olur.. Hepsinin gücü Mikail kübrasında, birliğimizin gücüdür... Bu birlik, kodlanmış ışığın toprağıdır...

Hangi ruha, insanlık kodu dillendiyse, bütüne hizmet, birliğimizle olmuştur…. Biz, dünyanın kontrolü için bu yoğun çalışmayı başlattığımızda, kendini anlamaya çalışanların bir kısmı bize vardılar.

“Kimi, ben” dedi… “Kimi, beden olacak, görevliyim” dedi. “Kimi, olgun sistemim” dedi. “Kimi, dinim” dedi… Biz, öz gerçekliği dilledik, hep. Bundan öte bir ilim olamazdı...

Dince eşya, dince kapı, dince yaşam, Medin’in ikmali tamamlanır, orada. Ama mektep, ölüye kodlanmaz... Ölüdür o yoğunluklar, bunlar iyi anlatılırsa, anlaşılır diye düşündük.

Bu dünya yaşamı, hakim kılacak, bir dünyadır. Bizden öte bir, biz miyiz? Her an olanın ötesi gerisi yok ki?.. Hanginiz daha ötede, daha geridesiniz ki?.. Bir tekiz biz, bunu anlayın... Bu teklik mutlak kalemdir.

Hem insanlık, hem de yaşam, tüm insanlık mutlak olsun diye, çabalıyoruz. Ha diyeceksiniz ki “mutlak olan, kontrol kuramazsa, ne olur?”... Ortanın ortasına ineriz ve onu, kontrol ederiz.. Kesindir.

Ve bir kez daha söyleyeceğim; çantamız, akılla doludur.. Aklın dışında hiçbir ilmimiz, yoktur... Bu çantaya koyduklarımızın hepsi, aklın kalemi olanlardır… Akıl; ölüde yoktur. Akıl; öz görev.. Akıl; öz kelam.. Akıl; muktedir olanda, olandır.

Ve bugün burada olanların tümü, aklın kapısıdır. Çanın, insanlık çanı olduğunu, hepiniz anlayın…. Ve bu çan, ilim kalemi olmuş, yol olmuşsa içimizden gelendir, o…. Biz, onunla buradayız... Kökümüzdeki güç, budur.

Umutlarımızı kaybetmedik... İşimiz kolay…. Şikayet etmedik ve biz, biz olduk… Şükür!.

https://youtu.be/PyJoa7IgXNo
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 499 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol