Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (13) 1.AKIŞ, 1.BÖLÜM
 

23.MAYIS.2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI (13)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Yakışır tahtınıza KAHA oluş, yasaları koyuş ve tohumlayış… Vakit tahtında, hak teknik, ilmin kelamı ve biz o kelam olan “insan soyu”yuz.

Koşu başladı anam. Hadi buyur koşalım! Herkes kendi yüreğine koşar, biz sahraya koşalım… Hakkın kalemi olalım ve muktedir olalım. Koştukça koştuk ya, hakim olduk. Hakk sahrasını tohumladık, muktedir olduk. Hoşlandık dünya yaşamlarındaki kodlayıştan… Hoşlandık da “hokka” dedikleri bir sahra, hakka KAHA olanda tahditsizdir.

Ulular, tohum olurlar. Koktuklarınca koklarlar, kodlarlar rahman olan kaydı, muktedir olurlar. Öyle çok göz, öz söz, kökleri gökleri dürümler ki Medine olanlar, “masa”da olurlar.

Medine, “karanlığın tanrı kaydı”dır. Toprağın toprağa umman olduğu bir yoğunlukta, “mektep” olur. Medine’yi kodlamak hologramı aşırtır ve tükenen her anı yaşama kayıtlar. Medine, Mahrek olur. Koktukça koktu yaşam… Koktukça koktu ki kodlama kontrollu olarak gerçekleşti.

Kervan, hepimizin yaşamı… O kervan, hakim… O kervan, mutlak ve o kervan muhakemesi Kuran olanların kontrollu kaydı. O kervana masamız kodlandı… Ve o kervanda masalar koklandı.

Her insan kendini dünyaya indirirken korkuyu aşıp gelmelidir buraya. Çokları kontrollu olarak gelseydi kör, sağır insanlık, “muktedir insanlık” olarak kontrol kurabilirdi.

Dört gerçek kalem, muhakemesi kutsal tahtın teknik kelamıyla kodlanan bilişken olduklarında, oyun oynanmaz yaşamda. Buyurun, “ol” deyin. Buyurun, “ol” deyin. Buyurun, “ol” deyin. Öz gerçeklikle, “ol “deyin ki murat ettiğiniz her şey, oldurulsun.

Korkmayın! Tabular yıkılır, koku yükselir ama lütfi kapıların mutlak kuranları da “ol” demelidir. 
Her şey ama her şey yasalarla olmalıdır. Yarat, yaratılanda tohumlan, kodlan ve koklan. Ki mutlak kuranlar, sofraya otursunlar.

O sofra, kaynak ışığın mutlak kuranı olan “ilmin sofrası”dır. Her insan kendini, nefesini ve yüceliğini anladığında tükenen kim varsa, yeryüzünün kök gerçekliğini kodlayacak ve yeni dönemde bilişin kaynağı olabilecektir.

Hörmetli bir dünya ve hörmetli bir sahra… Hörmetle çalışılan bir KA HA ve mutlak kuranda muktedir olan bir tohum… Toprak tohum, mutlak ve yol, mutlak. İş mutlak, insanlık mutlak ve bizler mutlak olan ilmin kalemleri olanlar.

Hepimiz dağın ilmiyiz. O dağda yasalar kondu. O dağda kontrol kuranlar, kontrol kutsal tahtında mutlak oldular. Orada ölüler dirilecekti, öz gerçeklikle kök gerçeklik kodlanacaktı ve teknik kapı, bütünün kapısı olacaktı. Hepsi gerçekleşti.

Ve Yaradan yaşama indi… Yeri yarattı, tohumu kodladı mutlak kuranlarla muktedir oldu. Yaradan’ın Tanrı olduğu anlatıldı.

Yaradan tanrı, yarattığıyla tohumlarını kodladı ve yeşil, mor olan levhi kalemler, mutlak kuranda sahraya indiler ve yeryüzü yenilendi. İşte, olay budur.

Korku, Allah’ın ilminde yoktur. Korkan, “hakkın kapısı”na varamaz. Ölü bir dünyaya görevli olmak sorumluluktur. Herkes bu ölü dünyaya görev tahditiyle gelir.

Geçip geldiğinde yer, kervan; kök geçiş, mutlak olur. Genç ihtiyar kim varsa, ala-ala, ola-ola kodlayarak bütünü masaya kontrollu bilişle gelirler. Ve geçip geldikleri bu masa, Allah ilminin yolu olanların mutlak olacakları bir sahradır. Ve o mutlak oluşta, muhakemesi güçlü olanlar, kuran olacaklar.

Kontrol, Allah’ın tınısıyladır. Herkes kendi yüceliğinde o tınıyı bilir ve anlar.

Aklın kalemi olanlar, mutlaktırlar. Kelamlarında tını vardır. İşte o tını, hakkı, hakiki levhiyi kodlayanların tınısıdır ve ona biz, “Allah’ın tınısı” dedik.

Bir’e hizmettir yapılan. Bir’de lekesiz olanlar olur. Bir’de ekmek olanlar ve ekip olanlar olur. Ölü bir dünyaya kök gerçekliği kodlayacaklar orada olurlar.

Sayın Bayanlar, Sayın Baylar, Allah, altın ışığını gök çözümlemeleri yapanlara çekti. Allah’ın çektiği o ışık, hepimizin yoludur. Hepimiz bütünün kök gerçekliğiyle görev taşıyoruz. Görevi, alemler ve hakedenler dillediler. Alemlerin diriliğindeki kelam, mutlaktır; aklın kalemi olan muktedirdir. Kodlanmış olan, tahditli olan, olamayandır.

Evrenler, ellerinde yüceliği dilleyerek geçip geldiklerinden, bugün burada, evrenlerin sesi tohumlanacak. Evrenlerin sesi tohumlanacak ki her şey oyun olarak kabul edildiği anda, oynan bir oyun ama hakim olanların diriliğinde hakk olarak kayıtlara indiği ve böyle dürümlerde hakk koranların, hakk tohumların kurandaki kodları olduğunda, kesin olan bir sahra oluşacak…

Ve bu kesin sahra, muktedir olan ve hakiki olanlarla yaşamları tohumlayan bir sahra olacak… Karanlık aydınlanacak. Rasim kelam, rasim kelimeleriyle kodlanacak, “keşkeler” şevk kayıtlarında kontrol kuracak ve keşkelerin, şevki şavkı mutlak olacak ve her insan kendini bulacak.

Bulur da köle olmayacağını anlarsa yaşamlara, işte onlar kendi yollarında bütüne hizmet edecekler… Ama beden almadan da bunu yapabilirler ya da beden alıp dünyaya inerler ya da diğer planetlere inerler ve oralarda görevli olurlar. Ama sanal boyutların görevi, şarap içmekten öte, “şarap” olmaktır.

İyi anlayın ki şarap, şevkin şavkındaki kaynak ilimdir. Eğer o ilim olanlar, öfkelerini de aşarlarsa, öz gerçeklikleriyle bütüne hizmetçi olacaklar.

Merak etmeyin, doğan güç, aklın kübra olan kelamıyla doğacak!
Merak etmeyin, her Allah, ilminde olan kontrol kuracak! 
Merak etmeyin, saklı tutulan bilgilerin tümü kontrollu olarak açılacak ve aşkla kayıtlara inecek! 
Merak etmeyin, bu dünya muktedir olacak! Bu dünya kontrol kuracak!
Merak etmeyin, elleriniz görevi haketti! 
Merak etmeyin dünya lütfi kapısında kendini hakedenler oturacaklar. Orada oturabilmek sorumluluktur.

Köre göz; öze göz; söze göz olan biliş, mutlaktır. Hepinizin yoludur akıl. Kardeşlerim, Allah’ın tınısı hepimizindir. Hepimiz o tınıyı bilir ve hakederiz. Aha bunu haketmek için de yoğun çalışmalarımız olur.

Bu çalışmayı hakedenler, hakkın kapsını bulup, oradan bütüne varırlar. Bütüne varabilmek, kelama halik olmak ve yolu bulmak hepimizin gerçekliğinde mevcuttur.

Hüzünlenmeyin canlar, hizaya girenler çok olacak… Ama hiza olanlar, hasat olacaklar.

Biz doğaya görevliyiz, bu kesindir. Doğaya görev yapmak için Rahman olduk ve Düzen’i kurduk. Gönüllerimizin gözü, özü sözü İslam’dır… Ama İslam, kapıdır. Hepimiz o kapı olursak, Yaradan ve yaratılanda “mutlak olan” olabiliriz. Bunu başardığımızda şarkımız, akıl şarkısına dönüşür ve o şarkıya “kelam” olanlar, “kalem” olurlar.

Hologramdan holograma varan insanlık, Kuran olandan Kuran olana varır ve kortej, “bütünün korteji” haline geçer. O korteje yeni, eski kim varsa, “kaynak” olur. O korteje, Rahman olanların sahrası oluşturulduğunda, Mahrek’teki her anda olanlar, kodlayıcı olurlar.

Erkek, kadın “bir tek”iz biz, unutmayın. Enkarnasyonların kök gerçekliğinde bu vardır. Kimse cinsiyetiyle dürümlerde dillenmez. Herkes kelamıyla dillenir. Herkes, enden ve önden kodlanır. Kim kimin dürümlerinde olur, kökleri göklerde kodlayıcı olur. Bundan öte kim olacak, bunların tınısı hepimizin tınısı olduğunda, “kayıt dışı ilim” olur bunlar, çünkü her şey tahditsiz ve “tek” olduğundan, kim kimi diller, ya da kim kimde dillenir, bunların hiç birisinin önemi kalmaz.

Benden bana ben olan ben… Bana ben olanda bedenli olanlar ve benden öte beni dilleyenler, hepsi bende bendirler. Bunları unutmayın.

Kör göz, özün sözünü dinlerken, öz göz, bütünü diller. İnsana inkar edilemeyen yarınlar gerekir. Yarına varmaksa, mutlak olmakladır.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://www.youtube.com/watch?v=AZHLZiktspY&feature=youtu.be


 

 
  Bugün 84 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol