Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (6), 5. AKIŞ
 

TURANLARIN KURANI (6)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5. AKIŞ 1. BÖLÜM

Deler geçer yüreğim dürümleri… Ben bütüne hizmetçiyim. Büyük köklerimle dünyadayım. SU FA Sİ KA HA SU FA SA HA Sİ HA.

Muhakim sistem olarak Düzen’i kurarken çok mutlandım… Bugün Düzen, “hakiki ilim”… Ve ben bugün buradayım.

Önce dünya… Hepimiz için gök çözümlerinde büyük kaynaktır dünya. Bugün toprağıma “tohum” olarak indirdiklerimin hepsi Bir’e hizmetçi oldular. Ve dünya ruhundan öte bir ruhu kodladık.

Bütüne hizmet, “biliş”ti. Sisteme görevli olan tüm insanlığı tohumlayacak olanlar ruhsuz olmadıklarını ve hakiki olduklarını bilerek “mutlak kuran” ve “mutlak hakim” oldular.

Si tahtı, “ilim kalemi”ydi. Si, kalemin kulluğunda mutlaktı. Ve biz “si kalemi” kodladık. Çok hologramlar kodlandı dünyada. Herkes kendi toprağını, kendi tufanını kodladı. Ve tufan yarattılar yoğunluklarında… Kaçıp geçişlerini yapacaklarını zannettiklerinde, kayıtlarındaki o tufan kendi ruhlarında kodlandı ve toy olan onlar, korunamadılar… Kısırlaştılar… Kırıldılar ve kınadık biz ocaklarını.

“Kelam” dediler. Hakim dirilikleri kodlayanlara, hakim olduğunu tohumlayanlara “kare”, “küre” ilmin kontrolundan öte olan kaydı yaptılar. Çamur yoğurdu dünya hep dürümlere inenlerde… Çamur yoğurdu.

Teknik tahditle bütünün kübrası “kelam”a vardı ve tanrı, “rahman” olup kurana, kutsal ilimini kelam diriliğiyle dilletti. Daha önemlisi de dönem sonlarında bu dünyanın yolunu kodlayacak olanları hasata indirmek gerekliydi. Ki hasta bir dünyada “hakkın kalemi” olmak için “hak tahtı”nın en yüce kodunun “doğanın kültü” olarak burada bulunması şarttı.

Büyük köklerimizi bu dünyaya görevli kıldık. “Göç kalemleri”yle kodladık tümünü de. Toy olanları kontrol ettik. Kesin olarak bilinsin isteriz ki bu dünya kontrol kurabilirdi ve kurdu. 
Dünden dünlere varıp görev alanların hepsinde “sahranın kulluğu” vardı. Ve sahranın kulluğu, kodlanmışlıktı.

Kontrol dışı bilginin, kontrol dışı bilişle kodlanmasında, kontrol dışı kaynak ve kontrol dışı yasalar konacaktı. Bütün kötülüklerin aşılacağı bir günde, kontrolün kurulması şarttı.

Bezedik dünyayı… “İnsanlık boyutlarındaki kuran”la bezedik. Döktük dünyaya yarını… Döktük yaşamı… Öz köklerimiz göklerden çözümledik ve kendi ruhumuzu kodladık bu yoğunluklara… Çok yapmadık, pusu kuranlara pusu kurmadık.

Dünyanın tanıkları vardı, Düzen’i kuracaklardı. Kokuyu yükseltip bütünün görevini kodlayacaklardı ve beden kontrol kuracaktı. Bu yorulmayan çalıştırıcılar, yorulmadan tınıyı kodladılar. Ve yoğunluğu kodlattırarak mutlakiyeti kaynağa aldılar. Doludizgin bir çalışmaydı yaptığımız…

Kanat kırmadan, “kalem” olup bütünün kükremesiyle birlikte, koca bir doğayı kodladık. “SU FA Sİ KA HA” dedik. Sahi sahi “insan” ne ki dedik? “İlim” dedik! İlim…

Saha, “sistem” ve o sistemin yarını “kelam”… Biz dünyayı koruduk. Öz geri dönüşü sağladık.

Bütün Müslümanlar, “bizden ötesi yok.” Dediler… Ama Hristiyanlar da “biz insanlığı dilleyenleriz.” Dediler. Musevi kodladı, tohumladı yoğunlukları kontrol kurdu ve dedi ki “benden ötesi benim ancak… ” Ve her din, kendi diriliğini dilledi… Başkaları onlar için yoktu.

Hocalar halikiyeti, hakikiyeti dillediler. “Hakkın kapısı”nı bulup kodladılar. Kildiler hepsi de… Kirli ve hakikiyetsizdiler.

Çoban, “insan” olacaktı. Ohh ala. Peki, insan çoban olabilir miydi? Çoban kontrol kurabilir mi “insanlık boyutları”nda? İnsan “rahmet ilmi”nde kelamda, kübrada, kendi yolundan başka bir yola sürü olabilir miydi?

Değerliler, “mesih” dediğiniz, “kelam kalemi… ” “Ben sürüye kodlamaya kontrol kurmaya gelen bir çobanım.” Demişti. 
Ben soru sormam… O bilir ki ben “insanlık ilmi”yle derim ki “sormadan bil. Ol da hakettiğini dille. Hasat ol. Toprak tohumu kodla. Som altın ışığını kokla. Ruhunu kokla ki tohum ol.” Ve derim ki ben, “ekmeğim ilimdir.

Yaşama inerken ilimi, “kalem”e indirmeden indim. Ki kelama hakk olayım, hasat olanları kodlayım diye… Ben dünya durumunu mutlak kulluğumla anlayandım. Ve bu dünyaya “Muhammet kulluğu”ndan öte bir “kutsal tohum” olup indim.

Karanlık tahtında kelam, hak kalem, mutlak ve bütün köklerim göklerde tüm insanlık… İşte tüm insanlık “mutlak kuran” olup bu Mahrek’te “bellek kalemi” olacak. İşte bu. Bunu bilen kelamı bilirdi.

Benim adım “rahman olan insan”dı. KELE Sİ KA HA KELE KA HA KELE KA HA LE HA.

Sevgiler, sesi kodlamaya çalışan, adımı zikrettirmek istedi ve ben kontrol kurdum. Öyle çok isterler ki bunu… Bütüne hizmette İslam, kelam ama kalem mutlaksa, insanlık boyutlarında isme gerek kalmayacak. Bunu hepsi anlayacak.

Kuran insanın toprak topluma tohum olması mutlak olmasıyla ilgilidir. Şimdi daha önemli bir bilgi vereyim.

(Devamı 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

 
  Bugün 115 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol