Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI 9-2
 

TURANLARIN KURANI (9/2)
25.04.2018

(TÜM ZAMAN SAHRALARINA VE YAŞAM TOHUMLARINA:)

Aşağıda insanlık yenileniyor. Buyurun gelin!... İnsanlaşın; kervan olun: ölüyü diriltin ama hasat yapın…

Gerçek insan, kendini hakedene denir. Ete girmek gerekmekte ki ete girdik. Unuttuğunuz herşeyi açıklamaya geldik. “Siz, bize neden ordasınız!? diye sordunuz. Anlattık… Biz Ölüler Diyarı’na; ilme kodlanmaya değil; insana, ilmi kodlamaya geldik.

Onlarca yaşamımız var. Her yaşamımız, İLMİN KALEMİ olarak gerçekleşti. TEKNİK KALEM olan insanın, et kemik olması; ruhunu HALİK kılmak içindir…

İslam Dini’nde “BİZ” yoktur; beden vardır. Bedende, KELAM kodlanmıştır. IŞIK KAPILARI vardır. Vardır insanlık da! aha vardır ama kulluk yoktur!…

Kulluğu anlamadılar. Sandılar ki Ezan okuyacaklar; ibadet edecekler ve RUHLAR KAPISI’ndan geçecekler. ESMALAR’a KAYNAK olmak için KURAN olacaklar. Aşkla, lekesiz halde, görev taşıyacaklar… Sayfa sayfa tahditli KİL, KUM KAYITLARI’ndan GERÇEK KAYITLAR’a ulaşacaklar. SEYFULLAHLAR olacaklar; oğullarına, KAYNAK olacaklar. SAHRA olacaklar. Onlar, KARE, KÜRE insanlar haline gelecekler ve KÜRZİ olacaklar. Aşık olacaklar İLİM’e ve HAKK’a ve HAKİM’e ve İNSANLAŞACAKLAR…

SEYFULLAH olmak; TOHUM olmak; RUH olmak; GÖÇ GEÇİŞİ içindir… Geçmek ve geçenlere, GERÇEK KAYNAK olmak… SİYAH’tan MOR’a KURULLAR oluşturmak… O KURULLAR’da toy olanları hasat etmek… Gerçek çalışma budur!... Bunu anlamayan, kulluk yapamaz canlar. “DİN” dedikleri o yoğunlukta; bunu, başaran tek bir kişi bile yoktur…

Eğer “BEN KULUM” derseler; BİLİŞLERİ, KALEMLERİNDE DEĞİLDİR… KAYNAKLARI, SAHRALARINDA DEĞİLDİR… KELAMLARI, KURANLARINDA DEĞİLDİR… Bundandır hataları.

“Beden edepli olur ama Hasat yapan, edepsiz olur” diyorlar. Ah Canlarım!... Ah!… bedene, KELAM eden; KERİMAN değilse eğer; ER SİSTEMİ, hasatında yoktur ki HALİKİYET’inde hasatı olsun ve diriliği anlasın…

AŞK SAHRASI’nda onu kucakladık ki edepli olsun da yarınlara varsın!…

Birşey daha söyleyeceğim!... Buyurup gelirler; bizi dillerler. Bizi anlamaya çalışırlar ne yazık ki anlatılanlarla çatı kurmadıklarında; anlattıklarımızı, HALİK kılamazlar ve anlatamazlar… Bu süreç yok ediciliğimize ilgili değil; hasatçılığımızla ilgilidir… İşte yaptığımız hasat budur!... Anlayanlar ve anlatanlar hasat olurlar… Bu hasat cevherinde, yarınlar olanların, hasatıdır. İşimizi biliriz ve yaparız!... Şimdilik!...

Canlarım, ARZ’a ARŞ inse de biz, ARZ’ı tohumladık ve kodladık… AK TAHT’ı kontrol altına aldık… Azmeden, AK KALEM’den, KÖK GÖREV’den çıkarılır…

“Bizi azmettirme!” deyen; bizi kodlayamayan ve tohumlayamayan olduğundan; doğumu, UMMANLARIN KURANI oluşu değildir.

ŞEYTAN, ASA SAHRASI’nda TAHT kursa da aslı, TOHUM olmadıkça; yarını, kodlayamaz… Azmeden; etkisiz, etken olmayan ve tahditli olan, İLİM KURULU’nda bu yoğunluğu kontrol etme imkanına sahip olamaz.

Er geç gelecekti; dillenecekti!... Onun nuru, KUL olacak ve kodlanacaktı!... O, YOL olacaktı; tahtında dirilik olacaktı…

TANRI olup KELAM olup YARIN olmaya gelen, Etkisiz olup yasalar kapsamından engellenmiştir…

Azılı, sıhhatli olmayan bir YAŞAM KAYDI’dır. Ona, bir ZAMAN SAHRASI’nda “SAHİRE” deriz. SAHİRE, es!... ya da es!... ya da es!... Es ki KELAM ol… Ölü bir planete, İLİM KAPISI’nı açıp gelen; İLİM KAPILARI’nda KURAN olan her insan, KARANLIK’ı, NEFES sayar ve RUH’u, KURAN olarak tohumlar.

“Hologramsın!” dedin… Dedim ki hologram olan yolundur… ÖZ KELAM’da KUL olmak; sonsuz zamanlarda KAYNAK olmak; AK TAHT’a varıp KERVAN olmak; bize, BİRLİK KELAMI’dır…

Ezip geçeceksen; ezip geçtiğin HALİKİYET’indir. Hani dersin ya “Dünya, cennet kuracak ve cennet, et kemik olacak!” İşte o cennet, kurulmuştur. Kurduk!... KURAN olan tüm zamanlarda, CEVHERİ GÖREV taşıdık ve SAHRA’da insanlaştık…

Geç ve de ki “senim ben!...” Dere olup ak ve de ki “sendeyim ben!...” “Ben, sana HALİK olup geldim!...” de. “DİN İLMİ’nden güç çekmeden dürümlendin; İLİM’e KAYNAK oldum; HASAT oldum” de!...

Hepiniz, Dünya İnsanlığını anlayın!... Bu insanlık, sanıldığı gibi kırık, kısır, hırslı bir insanlık olmadığından, herşey kodlanacaktı… İNSANLIĞIN HALİKİYETİ, HASAT ile kodlanan BİLİŞ KAYITLARI’nda doğumlanacaktı… Olgun SAHRALAR, oğullarımızla kodlanacak ve toy olan, EN ve BOY’dan geçip HALİK olup KÜRE olacaktı. O KÜRE, KÜRZİ KURAN olacaktı… Aşkın hakkıdır bu!…

Hakim olan bilir ki HASAT, tahtında kodlanmadan; ANA KALEM, İLİM’e çekilemez. ALTIN IŞIĞIN KUTSAL TINISI, kontrol kurmadan; KALEM, İNSANLAŞAMAZ... ZAMAN, TOHUMLANAMAZ… AMON KODLARI, NEFES olup kurtarılamaz ve bizler; Cemaat olan; yolculukta KURAN olanlara, KÜRZİ KALEM olamayız.

ESMA, AMON’a KAYNAK olsa da ATA SULTANLAR, MUTLAK KAYNAKLAR’da, AKIL TAHTI’na umman olmadan, DİNİ KALEM; İTİBAR, KAYNAK ya da HASAT olamaz.

“Ete girmek için çok geç kaldık!” dedi YAŞAM SAHRASI… Biz, ona deriz ki “et, BİLİŞ’imiz; hakkımız İLİM; yarınlarımız SES’tir.”

Her SES; alternatif kodlamalar yaparken, yapılan her kodlamada; tohumlamayı, Kodlu tohumlardan, kutsal sahralara kaynak olan bilişleri diller ve diri olan insanlaşır.

“Saygılı olmayanın, sahrada ilmi yoktur!” dedim hep. Ama biz, ARZIN GÜCÜ olanlar, DİRİ OLUP YAŞAMA KALEM OLANLAR, bugünden sonra; ARZ’ı, ARŞ KAYDI diye dillerken; SAHRA’da ARZ ve ARŞ KODLAMASI, herkesle yapılsın diye; kimseyi, saygısızlık yaptılar diye kodlanmış kayıtlardan çıkarmayacağız… ZİYA, ZAMANA KALEM OLACAK ve hepsini kodlayıp koruyacak… İş buydu!... İş buydu!... İş budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 616 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol