Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (9), 1. AKIŞ 3. BÖLÜM
 

25.NİSAN.2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI (9)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 3. BÖLÜM

Ziya olarak geldiğinizi görüyorum. “Uzan, bak dünyaya… “ dediğim zaman, çoğunuz ruhunuzu kontrol edemediniz. “Kilin kalemi” sizsiniz. Biz, “bütün”e hizmetçileriz. Bunları anlamaya, haketmeye çabalayınız.

Dört cennet, “beşerin kalemi”nde olur. Bu görevlilere “her an”da olmak gerekir. Siz cennet istediniz, biz sahrada “hasat” istedik. Biz dünya hasatçılarıyız. Evrenlerin sessizliklerinde, hak tahtının ilminde, büyük köklerimizle hasatçılık yaparız.

Deriler, diriler; lekeli olanları kontrol etmek istediler. Bizse “temizlik” yapmaya geldik. Herkes bizimdir. Bizim “levhi kalemimiz”dir. Biz hepsinde kar eşkali bilinenleri kodladık. Eşkal karda iken, tahditlidir ve tek bir “kervan”dır. O kervan tartısızdır.

Seviyenizi ölçmeye niyetim yok ama iyi biliyorum ki herkes herkesi tartar bu dünyada. Ve bunun sonrasında Yaradan tahtında, yaşamı kontrolsüz kılar.

Beden, ölü bir kalemdir, bunu iyi bilin. O bedeni sevgiyle verdik size. Alın da hakedin diye… Ama bedeni hakeden, kendini hakkedecek diye bekledik. Kimdir beden? “İmparatorluğun kuranı”dır. O bedende her şey meknuzdur. Okuma bilen, bedeni bilir… Ama okuma bilmeyen, bedeni bilmez.

Saygısızlık yaptığımızı düşündüler. Saygılı olmadığımızı zannettiler. Biz dünyaya “göç” etmedik. Bu dünyayı “kök gerçeklik”le dilliyoruz. İyi ki buradayız, iyi ki.

Yarınları kontrol etmemiz, “mutlak kuranımız”ı kodlamamız ve tohumları “kalem”e çekmemiz, müthiş bir hadisesidir. Ve bu dünyanın kutsal sahrasında, bundan daha öte hiçbir “yaşam kodlaması” olamamıştır.

“Kırk kapı, kırk makam” diye dillenir yürekler… Biliniz ki her anda var olana, kapı geçişi yoktur.

Sahradadır dünya… Biz bu sahrayı kodladık. Buluştuğumuz her anı kodladık, kokladık, toprağı tohumladık. Göç kapılarını açtık.

“Eşya” dediğiniz bu yaşam, “saygı” diye tutturur. Saygısı olmayana saygısızlık yapıldığını sanırız, öyle mi? Yavrularım, saygı sanal yaşamlarda gerekir. Hakiki kodların saygıya gereği yoktur.

Ben doğanın gücüne göz olduğum zaman, doludizgin “göz” olup koklandığım zaman o kokuyla, yoğunluğu kodladığım zaman, benim siyahtan arzı “arş kodları”yla kayıtlara indirişimde, seviyenizi kök gerçekliğimle dilleyişimde, sizi tahditlememin imkanı yoktur. Ki hepiniz gönül kültünde olacak güce vardığınızdandır ki sizinle “misah kalemi” olamam… Ama sizi her ana kayd-ı hayat şartıyla tohumlayabilirim. Dedim ya, “kayd-ı hayat şartıyla”...

Yakışır mı bu size? Hadi buyurun, yaşamdan sonra ne olacak? Öz gerçekliğinizi anlıyor musunuz? Kibriniz öylesi güçlü ki… Gerçek kapınızı ben mi açayım, siz mi? Ha, diyeceksiniz “o kapı merdivendir tüm insanlığa…” Öfkem yok ama iyi bilin ki o merdiven, saygısız olanların ilminde sahradır, saygılı olanlarda, hasattır. Her birinin hakikiyeti farklıdır.

Dinci insanlar, beni kontrol edemeyecekler, bunu bilirler… Ama ya diri olanlar? Kör olduklarını düşünemem onların ama görevleri farklıdır.

Kervan, yerkürenin gücüyle yol alıyor. Kervana gözümüzü koyduk… Bu kervana sesimizi koyduk. Hepimizin yolunu koyduk bu kervana… Orta kapılarda, mutlak kuranlarda, kalemimizi de koyduk. Netice şu; koyu bir ışık halinde bu kervan göz, öz, söz gücüyle yüreklere inerken, diri kapıların bütünün gücü olması gerekir.

Marka bir çalışmadır burada yapılan. Hiçbir zaman bu çalışma benzeri bir çalışma yapılmadı. Dünyada bütünün kübra olan kelamında ve yarınlarda… Ama iyi anlayın ki yarınları kontrol içindir yaptığımız.

Bizim ardı görevli olanlar olmamızın gereği yoktur. Biz “ana kalem” olduk. Hiç bir zaman, gerçek kapımızı kapatmayacağımız için dünya, “ruh tahtı”nda hep büyük kök gerçekliğimiz bulunacak ve dünyanın yoğunluğu hep artırılacak bu gerçeklikle.

“İbrahim soyu” dedikleri “insanlık kodu”dur. İşte o koddur sahrada bütüne hizmetçi olan… Ama iyi anlayın ki Saltanatın kübrası, yarını ve hasatı öyle güçlü yapılacak ki bu doğumla, kili kaleme çekenler, ruhu murat ettikleri her ana tahditsiz olarak dürümleyenler ve kapıyı kapatmayanların tümü, kontrol kuracaklar.

Deliler, diriler… Biz buyuz işte canlar. Yapacağımızı yapıyoruz ama anlatamayız kimseye yaptığımızı… Anlama imkanları olmasa, ya da anlama imkanları olsa, ne fark eder? Hikayedir bu bilgiler tümüne, bunları iyi anlayın… Ve bu bilgiler, olgun sahralarda yaşamlar kayıtlar ve yaşatır.

Biz kili kumu değil, levhide yaşamı kodluyoruz canlar ve bu yaşam, hizaya girenlerin sahrasından öte, büyük kötülükleri önleyecek yüreklerin sahrasını kodlayacak.

Öyle bir torba getirdik ki yaşama, o torbaya Altona kodlarını, yolcuların topraklarını, muktedir olanların sahralarını koyduk.

Ve canlarım, “Muhammet kuranı”ndan öte olanları koyduk.

“İmparatorluk görevlisi”yiz bizler. Bir altın ko sistemi… Ve bir kalem… Her insanın kaynağı olan. Astral kapıların tükenen her andaki yoğunluğu olan ve kodlama yapan.

Şevkli olmanız mutluluk verdi bize. Bizi sevgiyle kucaklayın analar… Sizden bunu bekliyoruz. Mutlaka bu bilgiler bizim için gerekliydi ve verdin anam… Ama senin daha güçlü olmanı da bekliyoruz, çünkü senle yapılacak çok çalışmamız var. Bunu görüyoruz.

Enin ilminden çok boyun ilmi gerekliydi insanlığa… “Kelam kalemi” gerekliydi ve gördük ki ana bizi göreve almak istemiyor!?

Anam, hakikiyetini biliyoruz. Yasaları koyduğuna eminiz. Ölüyü dirilteceğini biliyoruz. Kusura bakma anam, nesillerimi sana, senin yoğunluğuna vermeye niyetimiz yoğun… Bunu lütfen anla. Bil!

Sen bizi kodlamadıkça nesillerimizi senin yoğunluğuna indiremeyiz. Anacığım, lütfen bizi de haket.

Süper İnsanlık Realitesi olarak yanıt verildi:

Değerliler, hepinizi kucaklıyorum.

(Kayda geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=Om0BZeqfF-w&feature=youtu.be

 

 
  Bugün 414 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol