Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (11) 4.AKIŞ, 1.BÖLÜM
 

9.MAYIS.2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI (11)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4 AKIŞ – 1.BÖLÜM

Eve dönme zamanı geldi, canlarım. Bize, Sistem, Nizam ve Düzenin gösterdiği ilgi, mutluluk verdi. Ama artık eve dönme zamanı yaklaşmadı, geldi, geldi. Artık gerçek çağrılarla, dünyaya inmemiz gerekir.

Geri çekilişimiz, yapılıyor. Geçmişi ve geçmişteki dilleri, dirilikleri, dilleyerek, geri çekiyoruz... Bu yaşam, bize, bir ek ilim öğretti. “Kantar” denilen, bir has taht... Her şey orada bulunur ve insan kelamda, kalem olup, tartar ve tarttığında tartılır.

Bizi, sofaya koydular. Sonra söz istedim. Sordular, ne diyeceksin, diye? Emek sarf ediyorum... Peki, ne elde ettim diyeceğim dedim. Yine sordular….Peki, emek, neden sarf edilir? “Yasa gereği” dedim. Peki, dedi yaşam kalemlerinden, biri. “Emek, nefesle mi olur yoksa yara bere içinde de olsa yaşama inip, kodlama yapmakla mı olur?”

Ve ben dedim ki “ala, bele, sile, ola, kodlaya, katlaya, oğullaya, tohumlaya ve yasaları koya”.. Hadi, anla bakalım, anlayabilirsen....Yasayı inceleyin, dilleyin, anlayın.

Hiç biz zaman, kodsuz ışık yakmadım... Bilebileceğiniz biçimde, dillendim. Ve dinlendim... Şimdi daha da farklı bir sulama başlayacak dünyada… Yaşamı sulamak.. Hadi, buna başlayalım. Yaşamı sulayalım....Ne şekilde sulayacağımızı da açık görelim.

Bebelerin bebesi ilim kalemi insanlık, hadi buyurun, anlayın. Bebelerin, bebesi, ilim kalemi insanlık. hani nerede senin yaşamın? var mı ki? Olmaz mı sen bebelerin bebesi olarak, yaşamıyor musun? Sen bilişsiz mi geldin, yaşama?

Dedim ya “dünya insanı hiçbir zaman kelamı kalem yapmadı. Anlatamadık ki insana kodlanmışlığı. Anlatamadık ki insana, toprak olduğunu. Hatta insana, yarınlara hak ettiğini de anlatamadık.

Sofa da bekler, insan. Neden? Kelama kalem olan gelecekte, ocağını tohumlayacak.. Hep bekler. Bir de kendini beklese. Ama bunu hiç dinletmez bile, anlamaz ki. Herkes biri gelsin de kelam etsin diye, bekler.

İnsan, karanlıksa aydınlığı bekler, ya hani… Ya da insan kodlanmamışsa, toprak olup, tohum olmak için beklenir ya. O beklenir, öteki bekler... Birinde bekleyiş, kelamı hakiki ilmi dilleyişi, dinletişi, hak etmek içindir, diğerindeki ise has tınıyı, hak edip, tohumlamak içindir.

Bize sordular, siz, ne için beklemektesiniz diye? “Başka bir zamanda size çalışıp, çalışıp, dillenirken, emirler ya da emir sistemleri, tohumlara kodlanmadan, dürümlerle izin verildiğince, sesleşeceğim” dediğimde.

Ya ha sen kimi kime dillendin ki bizi, dilleyeceksin? Ve sorgu sual başladı. Herkes, birini bekler ya hani ama yok ki beklenen. Herkes, hakkını bekler. Herkes, hakikiyetini bekler.. Kaynak ilmi bekler. Ama bilmez ki kelam kalemde değilse hiç birinde, hakkı yoktur.

Ve dünya toprağına inmek... Bizler, bunu hak etmedik mi? Ettik. Dünya toprağı, bizi anladı mı?.. Yoo, anlamadı. Ya insan, bizi hak edip, kalemimizi dilleyebildi mi?... Hakikiyetini hak etmeyen, bizi dinleyemez ki.

Ve birileri sorgu suale başladılar. “Kırka, kırk daha eklediğiniz zaman, yine kırk olur, değil mi” dediler? Yahu kırka kırk eklenirse yine mi kırk olacak? Nasıl bir iş, bu dedim? Ve dediler ki “ kırkın, her bir anında yoksan, sen kırka, yine bir kırk eklediğinde, her an, sende olamayacak mı?”

Bakın, bakın, ne diyor. Olacak ama hak ettiğin zaman olacak. Ya da sen kelam ol, hakim ol, hologramı aş, ama ol.. Yoksa yolunu kaybedeceksin.. Ya dağlarım, yol var mıydı ki kaybedelim?

Hangi, yol?.. Kimler kimlere yol oldu. Hangisi kontrol kurdu? Bize, sorgu sual başladı... Peki, çok mu kolay, insanın kendini hak etmesi? Öz gerçekliğini, hak ettiği zaman, insan hakkını ve hakikiyetini anlar mı? Anlamadığında kontrol kuramaz…. Ya anlarsa? Kodlama yapabilir….Kodlama yaptığında mutlak olabilir mi? Olmayacaksa, kodlamada yapmayacak… Eğer kodlama yapacaksa mutlak olacak. Kesin.

Ve dünya, neden dünya, bizi bedenli diye, dilliyor?.. Biz, beden sahrasına inmeden de bu dünya, değil miydik? Hangimiz, dünyanın ruhundan, ayrıyız ki?...

Korkmayın, toprak biziz.. Şarkı, bizim şarkımız. Aha, kaynak, biziz. Bizim ötemizde başka bir biz yok… Unutulan ne varsa insanlık ilminde mevcut. Peki o ilim, kaynakta mı?.. Mutlak… Peki, kaynağı hak etmeden, ilim kodlaması var mı? yok...

Öyleyse yoksa neden kontrolsüz bir zaman kalemi, dürümlerde kodlama yapmaya kalksın ki?... Önce, bunu anlayın. Kontrol yoksa kalemde yok, zaten… Kontrol yoksa kuranda yok. Kullukta yok ama kodlama varsa kontrol var, demektir.

İşte Bu Meclisin yaptığı, budur. Kontrollü çark çalışması... Bir çark. Bu çark dönmekte ve bu çark, kontrolle dönmekte...

Ve doğan gün biliş ve bu biliş, hakiki biliş. Ve dünya, ısrarla bize gerçeği anlat diyor..... Yalan dolan yok ki gerçekleri anlattık, hep. Ama o anlayamamış. Ya KA HA dümene oturttuğumuz yaşam, bizi anlayamazsa, kim, bizi anlayabilir ki?

Ölmeye geldik, canlar….Dünyaya, öz köklerimize, göz olmaya geldik. Ölmek, göze, görünür olmaktır... Biz öldük, göze görünür, olduk. Ama ölü dümen olamayacağından, ölü durumunda, diriliği tohumladık ve biz, insanlık ilmiyle, dirildik.

Ama biz, öz köklerde, gök sözcülüğü yapmak üzere öldük. Ve öldüğümüz zaman, düzeni kurduk ki dürümlendik… Ama biliş halindeyiz. Omuzlarımızdaki yükün hafiflemesini bekliyoruz. Kili kumu bilen, aklı bilir. Aklı bilende, hakikiyeti bilir ve diler.

Bundan öte bir ilim olmaz, canlar. Koruma altına aldık mı yaşamı? Ama bilir miydik? Alacak mıydık? Hani, hani, demiştik ya “biz, korumayız”. Yoksa muktedir olmadan mı söz söylemiştik. Şuanda ne biliyoruz, ne yapıyoruz?

Alacak, aldı.. Olacak, oldu... Koruyup, kodlayacaklarımızı kodladık ve kokladık... Biz, kodladık… Kokladık.. Ama koruduğumuzu dillemedik.

Yarınlarda, insan boyutlarınca, kodlama yapacak, canlar. İnsan boyutlarınca, tohumlama yapacak... Ve ruh olacak. Ve ruh olduğu zaman, kodlama tohumlarını, kontrol altında tutma ve ilim olma, haline geçecek.

Ve sorumlu olan, karanlığı aydınlatan, olacak. Biz, karanlığı aydınlatan, biliş kodlarıyız….Her anı tohumlarken karanlığı aydınlatıyoruz. Olurda dünya, bizi İslam kalemi diye, dinlerse… Biz, insana kelam, hakka kalem oluruz, yine dürümlere ineriz.

Ya da bizi, robotik timlerin tahditiyle kelamı dinlerse diriliği kodlarız ve dillenir, dinleriz. Deriz ki “insan altın ışığını kodladığı zaman ayrılık biter”. “Robotikte, kaleme sultanlık, teknik kapı olur ve bir tek olur”. .O zaman bütüne hizmetçilik, mutluluk verir.

https://youtu.be/4FbsvyAXd8c
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 134 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol