Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (7), 3. AKIŞ
 

11.NİSAN.2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI 7
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Dağlarım!...

Muhammed der ki “kontrol birlik kapımızda da olsun…” Muhammed, ilmin kapısı… Peki ya kare, küre ilmin hakikiyetindeki bilişin kaydından mutlakiyete kodlandığı da mı buraya mutlak kuran olup bizi kodlamaya geldi?

Alıp götüreceğiniz ne varsa, bugün buradan alıp götüreceksiniz… Buna izin verdim… Ama yarına ulaşmadan kardeş kardeşe kodlama yaptığında, ikmal tamamlanır mı bunu iyi anlayın… Herkes kendini hak etmelidir… Yoksa “ben ölüyü dirilttim, olur bütünü kodlarım” deyip geldinizse, öz kökleriniz güçsüz kalacak…

Bu yoğunlukta sizlerin yaradan ve yarattığında tohumlananları bilişe kodlamanızın imkanı yoktu… Bunu size açık verdim… Ama yine de esma olmaya gelen ilmi kapıları, mutlak kuranları dilledim ve dedim ki “ÖFKEYİ AŞIN VE YOLU KODLAYIN!...” Kontrol bedende değil, insandadır… İyi bilin… Ben bedenimle değil, insanlığımla kodlama yaparım… Eğer bedenim hologramda kodlama yapmışsa, iyi anlayın ki, holograma kodlamıştır o yoğunlukları… Ama insanlık kontrolunda yapmışsa, insanlığa insansılıktan öteye, hakikiyete kodlamak üzere yapmıştır… Ve vesayetimiz varsa, bu yoğunlukta oluşunuz, kontrol dışılık olur siz için…

Bizi, uzakların en uzağındaki yol diye bilenlere sözüm şudur “En eskinin, en eskisiyiz biz… Bu dünya yoktu biz olduğumuz dönemde… Ve biz bu dünyanın kontrolunu kurabilecek tohumlarla türevleri kodladık… O Lütfi kapılarda mutlak olduk… Bütün kötülükleri aşan bilişle, kaynak olduk… Sahra olduk… Sistem olduk… Ziya olan diriliklere insanlık oğullaması yaptırdık… Ölü müydü? Öz köklerimizi güçlendirmeye indiğimizde ölüp indik… Hakim olup indik ama öldük indik… 
Şikayetim var mı dünyadan? Umutlarım var… Ummanda o ruh olan levhi kayda ilim öğretebilecek, tükenen her anı kodlayabilecek sahramız var… İyi bilin… O sahraya, rahman olan kaynakları koyduk biz… Hecelemedik… Kelam ettik… Hecelemedik… Haliki hak olup dillendik… Ama sanıldı ki, biz hece hece dilledik yolu… Eşya değiliz ki, biz hece hece dilleyelim…

“SANTA KA HA” dediler… “RA KA HA” dedik… Yerküreye görevli değiliz biz… Biz dünya sahralarının en yüce levhi kapısında mutlak olan her bir kurana, her bir yoğunluğa görevliyiz… Bütün köklerimizi buraya indirmedik… İndirmedik ki, dünyanın ruhu kontrol kursun diye… Eğer indirseydik, dünya diye bir gezegen olmazdı… Ölü bir planetin kodlanışı… Öz köklerin koklandığı o tohumda mutlak olabilir miydi?

Bellek kapılarının tümünü kapatıp geldik dünyaya… Çarık kirletmemek için karanlıkta indik… Ki karanlık, çarıksız olanların kaynak ilmidir… BİR TEK SİYAHTA İNSANLIK KODLANABİLİR!... Kİ İNSANSILAR, SİYAHI KONTROL EDEMEZDİLER… İnsansıların siyahı kodlayabilmeleri ise muktedir olma sahrasına varmadıklarından mümkün olamazdı…

Mutlaka çarık kirletilirdi dünyada… Mutlaka kontrol kırılış kayıtları yapılırdı… Sırt sırta verirler dünya insanlığı, kırk kapıyı kırarlar ama santral sistem olduğunda ve o santral muktedir olduğunda, o ruh kutsal sahrasında hiç kimse, hiçbir yaşamı kıramazdı…

“Becer, yap” demedim… “Halik ol” dedim… “Hak ol” dedim… “Hologramdan öteye var da, hasat ol” dedim… Santral, insansı olanları kontrol edebilir miydi? Etmekten öte, ettirirdi… VE BU MECLİS, BİR SANTRAL GÜÇ OLARAK DEVREYE ALINDI… HER ANI KODLAYIP, KONTROL EDEN BİR SİSTEM… BU SİSTEM, ALTI GÖK ÇÖKMESİNİN ÜSTÜ ÇÖKÜŞLERİN TOPRAKTAKİ ETKİSİNİ KONTROL ETMEK ÜZERE YOĞUNLUĞUNU ARTIRDI VE DİRİLİKLERE KELAM İNDİRDİ…

GÖK ÇÖKMESİ NEDİR? İzah edeyim… YOĞUN IŞIKLARIN DÜNYAYI TOPRAKTA KONTROL ALTINA ALMALARI VE DÜNYANIN KODLARINI KIRABİLMELERİDİR… Bu NUR KALEMLE, KODLAMA YAPARKEN, HER ŞEYİN HAK İLMİYLE OLMASINA İSTEKLİYDİK… Ve batı kapılarının gücünden çok öte olan, kontrol kurucu bir sahrayı devreye aldık… Düzen kölelik düzeniydi… İnsan kelama, tüm yaşamlara ve kodlanmışlıklara köleydi… Ve tanrı olma imkanı yoktu…

KÖLELİK, SESSİZLİĞİ KODLAR… Ama ses kükrediğinde, arz güçlenir… Arzın güçlenmesi, tüm sahraların görevini kontrollu olarak dürümlere çeker… İşgal altında bir dünyada, İSLAM, insanlık ruhuyla koruyucu olabilecek miydi acaba?

Diri kapıları açtık ve dedik ki “Dince konuşmayalım, din diriliği kırar… İlimce konuşalım” dedik… Ve kutsal tınıyı kodladık…

“Şöhret” dediler… Dinledik… Şöhret, kök gerçekliği kodlayamayan, istendiğinde koklanan, o ruhta mutlak kuran olmak için gerekir… Ama şöhretli çalışmalar yapılabilir dünyada… O ruh, mutlak olabilir de… Koruyuculuğu da olur onun… Oynanan bir oyundur koruma…

Biz insanlığın, kelam edip kendi ruhunu kodlaması için çabalamaktayken, insanlık kurtarıcısı gibi dünyada olmak istemedik… Kopup giden dünyalar çok olur bu korumalarla… İnsan kini, nefreti dillerken, her şey kelamla ve sofrada kutsal tınıyla gerçekleşir… Peki, korunan nesillerini kodlayabilir mi? Nurlu bir dünya için, yaptığımız her çalışmada “herkesi kodladık ve koruduk” diyenlere sözüm şudur “KORUMADINIZ!... KONTROLSUZ BIRAKTINIZ!... Onlar kendilerini kesin koruyacak görev tahdidiyle yaşamda iken sizin onları korumanız, onlar için büyük bir kısırlaşmadır…

Bugün de dünya insanı koruyucu bekler… ALTONA KAPILARINDA biz hep bunu dilledik… Eski dünyalar sizi yıktı… Artık yeni dönemde yaşayın… Ama yaşanın… Aynı zamanda… Yaşayan, yaşanmadıkça sahrada kare, küre ötesine varamaz… Kare küre olması, ruha hakim olması anlamında olduğunda, ölü dirilir ama öz göz söz olmadıkça dürümlenemez…

Koca bir dünya canlar!... Boylar, boylarca… Kodlar, kodlarca… Sultanlar, sultanlıklarca çalıştı bu dünyada… Kırandılar… Kasalarını kontrolsuz kodladılar… Yıldızları kırdılar… Kısırdılar… Hırslıydılar… Satıhta kaldılar… DİRİLİK, EN DERİNDEDİR… DİRİLMEK İÇİN, HAKİM OLMAK GEREKİR… Ve diriliş sessizlikle, seslenenlerin hasata kodladıkları mutlak kuranlarladır…

“Haç dönemleri” derler… Haccı “hasat” diye dillerler… Doğan dünyalar aktif bir yaşam değil, binlerce yaşama anlayacaklar… Sistem dedikleri et kemik olan insanlıktır ama SES DEDİKLERİ TÜM SAHRALARDIR!... Ve o sahraları görev diye değil hakiki insanlık diye anlayacaklar… Ve kelam olduklarını dillediklerinde mutlak olacaklar…

Yorulmayın insanlar, yorulmayın… GÖZÜNÜZÜN GÖRECEĞİ HER ŞEYİ HAK EDİN!... Siz ki, saltanatın kulları olarak yaşamlar kodladınız… Vasi istemeden çalıştınız… Eskiler derlerdi ya “VESAYET İLİM KAPISINI KAPATIR!...” BİZ DÜNYAYA İNSAN İLMİ İÇİN GELENLER, VASİ OLMAK İSTEMEDİK DÜNYAYA… Veli, kelam ilminde olur… Halik de, velilik de yoktur… Büyük kötülükler ilimde, kodlananda kontrol kurulduğunda, mahrekde kök gerçeklikleri kodlar ama, o kodlananı kontrol gerekir… Onu da, altın kodlar yapabilirler… ALTIN KODLAR, AKLIN KULLARIDIRLAR… Onların ruhsuz olmayacakları bilinir… “EZEN EZİLİR” dedikleri bir yaşamdan, “EZDİĞİNİ EZENİN EZDİĞİNDE EZİLDİĞİ” bir dürümden gök çözümlemeleri için yoğunlaşıp, hasata vardığı bir dürüme, mutlak olup umman olup varacağı bilişi kayıtlıyoruz…

İnsan kınanır… İNSAN KINAR AMA KIRMAMALIDIR YARINI… YARIN KIRILIRSA, KALEM KIRILIR!... KALEM KIRILDIĞINDA, HAKİKİ İLİM KIRILIR… İLİM KIRILDIĞINDA, RUH KIRILIR… RUH KIRILDIĞINDA, SONSUZLUK KONTROLDAN KODLARDAN AYRIŞIR… Ve bu ayrışma, Mesihlerin kelamını kırdıktan öte, yaşamları kontroldan çıkarır ki, Atlanta ata kalemi bu yüzden kırılmıştır…

Ana kapı olan Atlanta ata kalemi, ki ona “ATA KAPI” dedik biz… Ata kapı ata kulluktur… Ve o kulluk tüm canlarınızı kırmıştır… Bunu iyi anlayın… “MUSİ, Sİ KA” dediler… “MUSİ HA” dır… “Sİ KA, KA HA” da sahrada değil, ilimdedir… Bugün dünyanın ruhu, büyük kötülükleri önlemişse, bu mutlak kaynağın ilmiyle olmuştur ki buna biz “MUCİZE” diyoruz… Dünya dışı varlık kapılarının tümünden öte bir kapı açıldı dünyaya… İşte biz bugün bu yoğunluğa, kontrollu geçip gelebilenlere bunu açıkladık… Dünya arzın görevini hak etmiş, aklın kalemi olmuş ve kontrol kurmuşsa mucizedir bu…

DÖRT GERÇEK KALEM, BİR İLİMDİ… Ama insan Medine olduğunda kaynak olacaktı… Bugün bu dünya insan olmuştur ve insan mutlaktır ve İstanbul’dur… Bunun iyi bilinmesini isteriz… Şimdilik…

https://youtu.be/t0Rq6l79p2I

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 30 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol