Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (6), 2. AKIŞ 2. BÖLÜM
 

04-04-2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI (6)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 2.BÖLÜM

“Anladım, anladım” dedin. “Biliyorsun” dedin. İnsan torbasına, ne koyarsa, yolunda kodlanan, o olur. Ve sen, torbana sen olmadan, senlik kodu, koydun.. Hepsi, senin kendi kelamın oldu. Ve sen, o torbadakiyle, kendini kodladın.

Bize, biz olup gelme niyetin varsa da bu mümkün olamayacak. Çünkü ruhunda, kontrol yok. Söz kesmeye niyetlendin, görüyorum.. Söz kesen, sözde kesilir. Benim sözümü kestiğinde, sessizliğin dillenecek yüreğinde ve sevgin sahrada, KA HA olamayacak.

Şimdi, çakıp çıkacağını, sandın.. Çakıp çıkan, çaktığıyla çıkar, can ama kelam olup, çıkamaz...

Ve dünya, hani nerede?.. İşte bu?.. Dünya, nerede?.. İlimde midir, itibarlı olanda mıdır, İmparator, olanda mıdır?... İslam’ damıdır?...Hangisinde?

Nedir, dünya?... Sofradır…Hangi sofra, daha yüce?. “Ben, İnsan” dedim. Sen Muhammet, ne diyorsun?.. “İsa” diyorum… “Ah ne ala!”….İsa’ya sofra bırakmış, Muhammi Kalem, kelamdan çıkmış.. Oynama, oynama, oynama.

Kendini doğan güç diye mi bildin? Dorukların toprağında ki tohumdan çıktın… Yasaları koyandan, kelamı kodlayandan ve ruhu mutlak olanın kontrolsüz bıraktıklarından mı çıktın?

Ve parladın, parladın, görüyorum. Sofraya oturacaktın, kalktın.. Neden? Eşya olmaya niyetlendin... Aşkla çalışacaksın….Temiz bir doğa için. Oh ala, çalış... Buyur, çalış.. Düzen kur... Ruhi kapıların tümünü kodla. Muhammi Kapıları, kontrol et.

Çayını da demle, unutma... O çay, her insanın, kelamı olsun. O çaya, kulluğunu ekle. Esma olduğunu da dille… Bide, bide beden koy, oraya. Sonra de ki benim çayım, benim yaşamım. Bak bakalım, ne olacak?

Hatırlayın, üstünde yaşadığımız bu sahra, hepimizi göreve alacaktı. Hepimiz burada, Medine olup, mutlak kuran olacaktık.. Mesih kelamları, kalem olacaktılar ve Bizler, doğal dünyanın kulları olanlar, koruyacaktık ilmi... Ve imparatorluk güçleri burada bizimle çalışacaktılar.

Her şey bu şekilde gerçekleşecekti. İnsanlık boyutlarının kodlarında, bu vardı. Dünyanın ruhunun mutlak kuranda kodlayacağı bir dürüm... Ve bunun için Bu Meclis kuruldu. Ve Bu Meclis mutlak kuranları kodlayarak buraya geldi.

Geçiş sahralarında, kervan olanlar, bulundu. Kontrol dışı hiçbir ilim burada olmasın istedik ve buraya akıl tınısını duyanları aldık. Hakk’ın kalemi olanları, burada tohumladık… Musaf olanları ve hulusi kalem olanları kayda aldık…

“Dedi, dedim” değil, hak ettik, Dedik… “Onun dediği, ötekinin dediğini tohumlamadı”.. . Herkes, kendi dediğiyle tohumladı, burada. Ve dünyanın ruhu, kontrol kurdu. Boş değildi burada yaptığımız, çalışma.

“Eşya” dediğimiz sahrada bu bilgileri mutlak kulluk için gerekli olduğunu anlayan çok az kişi çıktı.. Ve daha önemli bir görev verilecekti insanlığa, bu görevi, kök gerçek kalemler buluştukları anda, kodlayacaktılar. Ve doğanın kuranı olanlarla da bu çalışma yapılacaktı.

Nesiller boyu, bu çalışma beklendi.. Herkesin, kendini Tanrı diye dillediği, bir kaynak çalışma… Ve dünya durumu, buydu. Nerede, o kalem olacak, olanlar?.... Başları eğik hepsinin çünkü keskin bir sahrada, keskin bir ışıkta, kara ışığın tohumlanışında mutlak kuranları, kodlanmadı.

Dert değil bunlar, dünya için. Dert değil. Dert, insanın kendini bilemeyişidir... İnsanın kalem inemeyişidir, dert.. İnsanın, kul olamayışıdır, dert… Koruyucu olamayışıdır, dert… Dert; Tanrılık kalemi olan insanın, kalem olduğunu dilleyemeyişidir… Ve sefahatlarında kaynak olanlar, koruduklarımız, oldular.

Kocaman bir dünya, havunya insan... Her an. Diğer ilime ulaştı ve ana kalem mutlak kuran oldu.. Yasaları koydu. Öz kökleri, göklerdeki dürümlerde dilledi.... Çanta, ilimle doldu. İşte, bütüne hizmet buydu.. Ve burada bu çalışmayla, İslam devrelerini kodladık.

Hologram kodlandı, halik kodlandı, hakkın kalemini indiren kodlandı. Sofralar, sofralar, sofralar, tüm ilim kalemleri KA HA olup, kendi sofralarında, kodlamalar yaptılar.

Medine, kelama, birlik kalemi olup, indi.. Şimdi, dünyaya bakalım. Hangi dünya, daha yüce?... İslam’ın dünyası mı?.. İnsanın kulluğundaki toprağın tahditsizliğinde ki o yaşamın, toprak olan diriliğindeki dünya mı? Hangisi daha yüce?

Bastığınız yeri, iyi anlayın. Siz, dünyaya görevli geldiniz. Hepiniz ama hanginiz o görevi, hak edip, anladınız?... “Bizler, dünyalıyız” diyerek, göz, öz, söz olmanız, yeterli mi?.. Hanginiz, aslın kalemi olabildiniz? Hani, dünya nerede sorduğumda?... “Benim”, diyebildiniz, hanginiz?

“Başka bir dünya var mı diye sorduğumda”… “Her şey herkesle var diyebildi mi dürümleriniz ve yürekleriniz?”… “Kaçınız, ben doğayım”, dediniz?... “Hanginiz, ölüyü dirilttim” diyebildiniz?..

Kontrol insanındır, canlar. Anlayın. Kimse, kimseyi kontrol etmez. Siz, sivri dilli olmayın, dedik mi?... “Asla ama diri olun da” demedik, size.

https://youtu.be/4syVqQFLiS8
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 267 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol