Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (13), 2. AKIŞ
 

23.05.2018 TURANLARIN KURANI 13
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Haz olan, has olan ve sahra olan insanlık sizleri kucakladık. Benim insanlığa gerçek içkiyi sunmam için herkesin beşer olmasına gerek vardı. Her insan beşeriyeti kodlamadan insanlığı kodlayamazdı. Bunun için beşeri hak kılmaya geldik ki; hak olup yaşasın ve hakikiyete ulaşsın diye.

Beşeri hak olarak sahraya indirmemiz, hakkın kalemini kodlamamız, sufa kapısını bulup kaynağı tohumlayıp yaşamları kayıtlamamız, insanlığı yeşilden mora ulaştıracaktı , bunu yaptık.

Yer erkek kapısıydı, gökse dişi kapıydı… Erkek kapısı hana, dişi kapı henaydı… Henaya Halik olanı kodladık, hanayı tohumlattık… Hazırdı dünya buna, hakkın kalemini koklattık.

Hazır olan hakka varan insan hepimizin yüceliğidir. Bizler lekesiz olanlarla bu çalışmayı yapmak istedik. Lekesiz olanları tohumladık, mutlak kıldık. Hologramdan öte olmaları şarttı ve hologramdan öte olanları bilişi kayıtlayacak dürüme toprakla tohumlayarak çaktık… hastalıklı olmayan hasat yapabilir, hastalıklı olansa hasat yapamaz bunları biliyorduk.

Hakkın kalemi insandır, hakkın kalemi keşkeleri olmayandır ve hakkın kalemi olanlar kendi Lütfi kapılarında mutlak oldular.

Kontrol dışı bilgi asla bu dürümde dilemedik. Kini aşmayan yolu bulamazdı, kini aşanları bu yoğunlukta tohumlayabilirdik. Ve biz cennet kapılarını kodlayarak öz kökleri buraya çektik, çağırdık, geçtiler geldiler.

Yarat, yarattır, yaşa, yaşattır, demek isterim ki; yaratan yarattığında yaşar… Yaratmayanın yaşamı yoktur… Eğer yaratamamışsanız, yaşayamazsınız, bu kesindir! Yaradan Allah ilmiyle yarattığını, yarattırdığını diller ama yaratmayan; kendini hak ettiğinde yasaları koyamaz ve kontrol kuramaz diye düşünme… O kendini dinlerken yasa koyar… Kuyular kazılır ve kuyuların dibine varılır, yarınlar için yasalar kodlanır ama o kaydedilen yasalar diplerdedir, o diplerde ki yasaları hasatçılar kodlayacak ve tohumlayacak. O zaman o yasalar kontrol kurabilecek ve dümen insanın dümeni oldukça o yasalar koruyucu kodlamalarla kök göklerin gücü haline dönüşecek.

Buna izin var mı!?... Mutlaka var!... Ama izni veren ilimdir… İzni verdiğimiz anda ilimle veririz. Ve bundan sonra yorulan yolu bulanlar, yorulduklarından kontrol kuracaklar. Yorulmayanın kontrolü olmayacak… Bütüne hizmetçi olmayan yorulmaz canlar, kesindir…

Yorgunum, yok, yok görev taşıyamam, öyle çok yoruldum ki bugün nasıl çalışayım ki çalışamam… Değerliler işte sorun burada, ben yorgun kodları tohumda tutmam, ölüdür onlar, yokturlar, yorgundurlar, kontrolden çıkarlar, akıl dışıdırlar, kaynak olamayacaklar, yorulmuşlar sahraya varamayacaklar. Eşya onları kontrol ediyor, eşya onları yormuş, yalın kaynakta işçilik yorgunların işi değil canlar.

Her insan verir, verdiğini diller ama veren dillemeden verdiğinde insanlığı dinler… Hepinizin verip dillemesi dileği ile kontrol kurmaya çabalayalım.

Bir gün ben doğaya görev taşıyacağım, bugün bütünün gücü olacağım, yolu kodlayacağım, ölüyü dirilteceğim ve yolu kontrol edebileceğim… Ah be canım ah, bunu düşünmekteysen boşsun sen boş… Cennete insan karanlıktaki ışığı bile diller ama canı kıransa, cemaati kelamsız kalır.

Ben bir anayım, akıl tahtındayım diyen kim varsa; analık aklın kalemi olmaya yeterli midir acaba!?... Siz anasınız ama lekesiz misiniz acaba? Aklın kontrolünü kurdunuzda, toprak toplumu tohumlayabildiniz mi acaba?

Çanın çalmasıyla birlikte bütün bunlar sorgulanmaya başlar ve den denler biter… Artık yaşamda den den kalmaz… Ben bilgiyi öğrenirim okurum, okurum, okurum, tekrar tekrar okurum sonra ruhu kodlarım, yok böyle bir işçilik. Sen seni okuyacaksın ama sen insanlık kuranı olup da bütünü okuyacak mısın acaba?

Balkonda beklerim, geleni izlerim, kimdir o? Nereye gidiyor? Acaba bende olabilir mi? O geçen, Lütfi kalemi kodlayabilir mi? Ben beklerim bakarım, nesillerimi oradan sahraya akıtırım, aktarırım; böyle bir çalışma yok canlar, burası ölü bir planet mi, öyle diyorlar… Burası ölü bir planet… “Ol” dedik oldu… Öyle çok, öyle çok kült kodladık ki dünyada, kelam kalem oldu, rahmi kapı mutlak oldu, koku yükseldi, öfke kayıtlardan ayrıştı.

Beleklerdekiler derler ki; “ben yolum”… Oy canım, oy… Öz gerçekliğini hak et de insanlık için tohum ol… Sen belektesin henüz, öz köklerini göklerde mi tohumladın ki sen görev alacaksın? Halkın hakkı akıl, sen henüz aklın sahrasında bile değilsin. Neden sana bunları söylüyorum bilir misin? Dünya soyu aklın soyu olmadıkça, o bedensizler, beden aldıklarını sananlar, kendi beleklerini kodlayıp tohumlarını kontrol etmedikçe barışın kaydında olsalar dahi sofraya oturamazlar. Bu sofra kontrollü olanların sofrasıdır.

Buyurun akıp geçin, ilahi görevi hak edin, toplam 2 milyar sahra kurun, hepsini kontrol edin ve dinleyin… Hasat var mı acaba? Koç kesmişsin ama o koç yolu bulmuş mu da kesilmiş acaba? Birde zorlukları bilin, bir sayfa diğer sayfayı kodlayacak dürümde olmalıdır, hangi sayfa diğerini kodladı ki bugüne kadar?

Beleklerdekiler bilmezler, sahrayı hak ettiklerini anlamazlar, çok mutlular onlar çok çünkü huzursuzluk yok onlarda, hepsi bebektirler ama, ama onlar kuran okurlar mı?

Koskoca bir dünya, fasih bir dairede dürümler dillenirken oyunlarda oynanır, mutlak oynanacaktır da ama kim kimi kodlayacak, yazı yazar mı, yazdığı yazı kodlanır mı, kontrol kurar mı bunları da anlamaları gerek…

Küvette iyilik yapmaya çalışanlar var, ölümle cebelleşiyorlar, henüz yaşama tam inmemişler ama kumar oynanıyor yaşamda bilir misiniz? Olacak ya da olmayacak kesin belli değil, bir kumardır yaşam.

Ben varım, saya, saya bitiremeyeceğim görevler de taşırım ama beşer kelam edebilir miyim diye sordular. Yakışır bu şöhret arayışında olana böylesi bir soru… Öyle çok istiyor ki şöhret olmayı, kimdir o bilir misiniz? Kaç merdiven kırdı bilir misiniz, ben daha güçlü olacağım diye… Şöhret arıyor, dünyayı ben kurtaracağım diyor… Az çalışmıyor, kurulu da toplamış, ben dünyayı kurtarırım diyor, arzın gücü olacak, yolu bulacak, murat ettiği her şeyi hak edecek yapacak… Ah canlarım kimdir o bilir misiniz? Besteci, bir besteci… Besteler yapıyor, sonra güfte yapacak, sonra ölüyü diriltecek, şarkılar okuyacak ama kazan kaynıyor canlar. Kaynayan kazanda şarkısı ne olur bilinmez ki… Diyebilir misiniz ki; bastığı yeri anlıyor, anlatabildik mi bilmem? O kendini dinliyor şu anda biliyorum…

Belki bir gün ama belki ama hak ettirir miyiz onu? Ölü bir planette hak tartmadan olan ve hakikiyetle olan kalem ile yasalarla olur…

Ve diyorum ki; hasatını yap da gel, bu meclis seni hak ettiğin zaman mutlaka kabul eder ama hak etmeden bu meclise gelmene iznimiz yoktur.

Korku yolu kapatır canlar, neyse hepinizi kucakladım…

https://youtu.be/Ky8Nx8XzVM0

Süper İnsanlık Realitesi

 
  Bugün 398 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol