Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (3) 3. AKIŞ 2. BÖLÜM
 

14.03.2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI 3

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ – 2.BÖLÜM

“Çama, çam” dersiniz ama o çam; sizi diller, bilir misiniz? Bir tek ağaç ama sizsiniz, oda. Bunu anlayacak gücünüz var mı? Ya da bir diğer ağaç, her bir cins, hepsi sizsiniz.

Ve dersiniz ki “ben, senim”… Ama O sizi, hak eder de diller mi? O her anda dinleşendi ama siz, onu diller misiniz acaba? Ya da bir kaynak ışık olan, kalem.. Hangi kalem?.. Bitki ya da hayvan, hepsi bir kalem... Ama siz, onları anlayacak, güçte misiniz?

Sonsuz sırdır, insan ama o insan, kendini dinleyebildiğinde, anlar. “Dinden başka bir ilim yok” der, insan ama insansa bunu diyemez. O beşerliktir… Sahrada olamayıştır, o.

Sevgililer, seda; sistemin sessizliğiyle dillenen, ilimdir. Ama o sedayı, sistem olanlar, anlayacaklar.

Her bir Ses; bir ilim. Titreşim… O ses; bir ilim titreşimi. Sessizlik ama sesle dillenen, bir sessizlik… Ansızın seslenen ama ansızın sistemleşen ve ansızın yarınlanan ve anlanan, bir sistem sesi. Her şey yaşam ama o yaşam sessizse, yaşanan seslendiğinde, yaşatan olur. Anlayabiliyor musunuz?

Birlik kalemi olarak, bu bilgileri, size dilletirken, ben, sevgiyle buradayım. Her şeyde var olan, ses olarak, buradayım. Ve sizden ve sizin yüreğinizden dillenende, benim hakikiyetim… Ama “ben” derken, her dili dilleyeni, hakiki olanı, dinlerim. Ve o ben, ben oyum.

Koca bir doğa.. Hangi ziya, onu anlayabilir ki?.. Koca bir yarın. Hangi sahra, onu dilleyebilir ki? Koca bir ruh…

Hangi kul, hangi kuran, onu tohumlayabilir ki.. Bastığım her anda varlığım, tohumdur ama Hakk’ım olanı, hak ettiğimi dilleyebilen, Mikail’in kelamındaki kalem….“Hakk’ım, Hakk’ım, Hakk’ım”, dedikçe, Hakk’ım, Hakk’ım mı olarak, kalemim olur?… Hakk’ım.. Benim Hak olduğum, Hak ettiğim, bana ait olan.

Peki ya KA HA “sayılı günler” dedim, ya hani.. Neden, bunu dilledim, bugün, bilir misiniz? Sayılmayan günleri, hiç size anlattım mı? Anlatmadım… Ben, hep size saylı günlerden, söz ettim.

Ya sayamadıklarınız? Sayısız olanlar.. Bilirsiniz, aşk sıhhatsizde, toprağa çekildiğinde, sahrayı kırar ama yine bir aşktır, o. Yasayı koyar ama yoktur… Kontrol eder ama etmeden, eder… Resim yapar, yaptığı resim yoktur… O, kontrolsüzdür… Çoktan ışıksız kalmıştır, o resim. Neden? Henüz koyu bir toprağa inmemiştir de ondan. Onun toprağa inişi, önemlidir.

Bir cenaze düşünün, ölü bir yaşam ama ölü ama yaşam. Ve o KA HA olanda, sahra ama yoğun ışık ama yok… Her şey böyle var olur, yaratılır. Bir yokluk, biz sahra olan yokluk ve sonsuzluk ama orada bir resmi çatışma var…

Çatışma!....Her şeyden her şeye çatışan yaşamlar ama aşksız yaratıcılıklar… Yoksulluklar, kutsuzluklar, topraksızlıklar, kodlanamayışlar ve yol… Öksüzlük bitmiş o yolda artık yarınlar var.

Çünkü yol var. O yol, sahraya, ummanlara, varacak. İşte orada, yasalar konacak.. Ve daha sonra muktedir olanlar, orada mutlak kuranlarını kodlayacaklar ve yarınlar oluşacak. Anlayan var mı?

Ve biz, bunu yapıyoruz, Bu Meclis olarak. Yürümekten çok öte bir yürüyüşle, yasaları koyuyuz. Yoğunlukları kodluyoruz, tohumlayıp, kodladıklarımızı, kaleme indiriyoruz.

Ve Mirs ve Miss diye bildiklerinizin, “hani bayanlar, baylar” deriz ya bir tek olduğunu, dilliyoruz… Artık orada cins yok. Bitmiştir….Sadece, sadece yasalar var... Ve cerahat artık kurumuştur, orada.. Yoğunluk var. Ve muktediriyet var…Ve dünyalar var..

İşte o dünyalar, bu şekilde kurulur. Eşyada yürüyen yol, yokluğun toprağa indiği o toplum, mutlak olanın kuranı, buradan, bu yoğunluktan çıkıp, Muhammi Kapıların ötelerindeki, sahraya vardığından, bugün size, ayrı bir bilgi vermek istedim.

Sesin, sevgiyle cevhere indirdiği, hakikiyeti dillemek istedim… Ve yaşamın kutsallığını anlatmak istedim.. Ve yasaları koyan insanın, yarınları tohumladığını, dinletmek istedim.

“Ben cennete, cennet” demem. Cennet, cevherim de yoksa o cennet; bedenimden, merdiven kursa yüceliklere, Mikail kodlarında, tohumları kontrol edemeyecekse…. O cennet, karanlıktaysa ve yarınsızsa aşksızsa o cennet, hasatı kodlamamışsa… Mutlaka bilişsizden doğan bir cennetse, bedenimle o cenneti, cevherimde dillemem….

Ve ben, öz gerçeklikte mutlakiyetimi kodlarımdan ötede dürümlerken, ölüyü dirilttiğim gibi yarını kodlarken, hep sevgiyle yaşarım. Ama has olanda... Haşrı RA KA HA olan, bildiğinizce, bilgimi anlayacaksınız. İş budur.

Şimdi!.. Aha bu!

https://youtu.be/tQ4ZbGOEt5o

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 700 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol