Birlik İlmi
  TURANLARIN KURANI (12), 1. AKIŞ, 2. BÖLÜM
 

16.MAYIS.2018 TARİHLİ TURANLARIN KURANI (12)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Çok ölü bir yaşamdır, insanlığın kervan olan, levhi kaydı. O ölü yaşamda, Hakk’ın kapıları yoğunluklarını kayıt ettiler.

Sayfa sayfa ışık verenler oldu, dünyaya. Bitki hayvan ve her anı kodlayanlarla, oldu. Toprak topluma, kodlanmış olup, inenlerde oldu. Nesiller boyu, bu oldu, canlar. Bu oldu.

Bugün arza, arş indi ama akılla indi… Hakikiyetle indi ya da rahmi kapıyla indi, diyebildik mi? Biz dünyalıyız, canlar. Buradayız ya. Herkes, kendini anlamalı ve hak etmelidir.

Öyle çok görev taşınacak ki bugün murat ettiğiniz her şeyi hak etmeniz ve yolu bulmanız için, hepimiz göz olup, çalıştıracağız sessizlikleri.

Kırk kapının ışığını yaktık ama kırkın kaleminde mutlakiyetin kodlanışı da gerekir. . Şuana kadar yaprak, yaprak ışık alanlar, bitki, hayvan ve her anda kodlanmışsa sahraları, kaynağa almaya çalıştıklarında, “biz doğanın gücüne; İslam” dedik. “Kervan” dedik, nefes dedik ama geri çekilişte yazılar, yasaların kontrolünde kodlanmalıdır. Aksi halde geçişler mümkün olmayacaktır.

“Kaçıp gidersin dünyadan ama yine geldin ve yine sesleşiyorsun” dediğini duydum.. Can, ben ende ve ondayım ama binlerde dirideyim. Mutlakım ve hulusi kapıyım. Benim adım, sahra. Ve an kapısında insanım. Beni anlamak kolay olmayacak ama beni hak etmek, daha zor olacak.

Bugün burada olanlarında iyi bilmelerini isterim ki Amon Topraklarının tümünden öte bir tahditsliğimiz ve hakikiyetimiz mevcuttur.

Bereket dünyadayım, Amonların Topraklarını tohumlayacak gücümde var. Ölüleri dirilten dilim, hakikiyetin diriliğinde, tüm insanlığı diriltir. Hepinizin yüreğindeyim ama yoğunluğunda toprağı tohumlayan ilmin kapılarının ötesinde hiçbir sahra bu yoğunlukta mutlakiyeti tohumlayacak, görevi hak etmemektedir.

Elim; ölünün eli değil, ilmin elidir. Dünyanın ilminin ötesinde, bir ilimle buradayım. Şuana kadar yarını tohumlayacak, görevliler dilendi, dünyada, Bütüne hizmet için.. Bu mahrek; herkesin görevidir ve tüm zamanların kelamıdır.

Burada yaptığımız, her şey yaşamdır. Ama her an olan yaşam.. Nefes olan ve mutlak olan… Herkesin kendi yüreği olan ve dürüm olan... Her an olan.…Bire hizmetçiyiz biz, bunu iyi bilin.

KUMA Sİ KA SU HA Sİ HA Sİ HA. Muhammi Kapıların örtüsünü açtım ve size sesleşiyorum... Etki alanınızı genişletin ve geçişkenleşin. Çünkü yolunuz; Allah yolu, olmalı… Kupa insanlıktır, bunu bilin ve o kupayı mutlak kuran olarak kodlayın.

Onurluyum ki doğanın gücüyle çalışıyorum... Ruhsal kapımda, ilim var. Ve ben, doğanın kuluyum. Uyuyan uyansın diye, bekledim. Her uyuyanın, uyanması, kendi tekniğiyle olmalıydı. Tarih ettiğiniz ne varsa hepsi sessizliğin diriliğinde, hakikiyeti dürümleyen insanın, hak ettiği tekniktir.

Ama Bu Meclisin hak ettiği, koruyucu ve hak olan, tohum olan muktedir olan, kelam olan, her şeyin ilmidir. Ve bizler, demek isteriz ki; “seviyenize göre, bu çalışmayı yapıyorum”. Ama seviyeniz yükseldiğinde, size güçlü bilgilerde verebilirim.

Şuana kadar, yarınlar için ne yaptığınızı izledim. Gelen, bedene geldi. Öz gerçekliğiyle geldi, Rahman olup geldi, karanlığı aydınlattı ama sanaldı.

Bu sanallıkta mutlak olması için kör olmaması gerekliydi.. Bu mahrek olan, sahra olan insanlık, bizim için değerlidir. Ve biz, ergin sahralarla, bu çalışmayı, sürdürmek istedik.

Dünden bugüne ekmek olanlar, hologramı aştıklarınca, ruhu kodlayacaktılar. Ruh; insanlık ilmidir ve bu ruh mutlaktır.

Saya saya bitiremeyeceğim çalışmalardır, yaptıklarımız. O bedenle ya da bu bedenin örtüsünü örtmeden, tüm zamanlardaki, bedenlerimizle.. Hangi, bedenlerimiz?.. Her anda var olanın, tüm sahralar kodlanmış, yarattığı ve yaşattığı kayıtlarıdır.

V o kayıtlar Medine’den öte mahrek olan Medine’lerin kelamıdır. “Bu yol; Allah yolu” dedim, hep. “Ama arzın gücüyüm” demedim. “Aklın tınısını duyarım”, demedim. “Hasat yaparım”, demedim. “El ayak olurum, bütüne”, demedim... Öyle mi?... Ah canlarım, Turan kuransa, ende ve her diride sesleşir… Sesleşmediğimiz yaşam, masamızda oturamaz. Bunları iyi anlayın.

Bu masa; dünya masası olarak kodlanmıştır ve bu masada olan, kim varsa, ağır yükü hafifletmek üzere buradadır. Kendimi, ağır diye nitelendirdim. Yakışır mı ağırlık, beden kalemime? Ama bilin ki ben, çok ağırlar gördüm, dünya üstü varlık tohumları, yaşam kayıtları ilmi ko olan, bilişlerle çalışırken.

Biliniz ki masamızda asla ağırlık olmayacak. Çünkü ruhların kuranı, burada olduğu sürece, İslam’ın kalemi, burada olacak. İslam; imparatorluğun kulluğunda, insanlığın kalemidir.

Dede Korkut der ki “gör dünyayı, gör”. “Aşkımdır, dünya benim” der. Ve bende derim ki “ben dünyalıyım ama aklımdır, dünya benim”. “Ben dünyada, ilmin kapısıyım”… “Sen aşk, ben insan, ilim kapısı olan insanlık”. “Yarat ki yarattır”… “Yaşa ve yaşanır ol”... Hepimiz dünyalıyız, canlarım.

Dert midir, dünya? Dert değil ama ya dünya tohumlarını kodlayamazsa?... Aha, dert budur.…İnsan, dünyalı olur, dümene kul olur mutlak olur ama ya dürümlerde kaynak yoksa ne olacak?

“Çerez bilgi verdi”, derler. Doğrusu, bu!. Çerezdir verdiğimiz bilgi, ilme. Ama insana verdiğimiz, ilim çalışmalarının neticesinde hak ettiğidir.

Devinimi arttırmak zordur, canlar. Devinim artıktan sonra her şey basitleşir, daha kolaylaşır ama şu anda devinimi arttırmaya çabalıyoruz. Merdiveni ilme dayadık, devinim artacak ve devinim arttıktan itibaren taktığınız, her şey hakikiyette, tüm yaşamlara, taktığınız olacak.

Nedir, takılan? İlim. Hayır, şer hepsi ama merdiven, ilme dayandıkça, sevgide nefese varacak. Ve dünya mutlak olacak. Korkmayın, doğan güç daha güçlü olarak, doğacak. Korku, aşkındır. Hakk’ın kapısını kırar. Has insanlığı dirilikten, ayırır… Ama korkmadan da dümene oturtulamazsınız ki sizi, korkutmamız gerekir....

Canlarım, nasıl olacak? Nasıl korkutacağız, insanı?

Kaya rahmanda kervan, hak taht insan mutlak ve biz, dürümlerde kervan olan, insanlık... Biz, dünyaya, cennet ilmi verdik… Biz dünyaya, kaynak ilmi de verdik. Biz, dünyaya kulluk ilmini de verdik.

Ama dünya insanı, kasırga yaratmak istedi.. Her insan, biz olmaya çalışırken, kasırga yaratıp, bizleşmek ister… Öyleyse kasırgayı önlemeli, insan. Yaratan insan, önleyecek yine insan. Hadi gelin, önleyelim kasırgayı.

Nasıl yapalım, bunu? Koç kessek mi acaba? Kessek, kurban etsek yaşama acaba kasırga önlenir mi?.. Ya KA HA ölüyü diriltmek İçin, neler yapmadık ki ama bu dünya insanı, hak ettiğini yaşıyor... Ve diyoruz ki “Hakk’ın kalemi olalım, hak olalım, yarınları tohumlayalım, mutlak olalım ve yaşayalım ve yaşatalım”.

Hadi gelin, karanlığı aydınlatalım, bütüne hizmet edelim. Kontrol, insanın olsun. Bunu başaralım. Ve bizler, ana kalemler olarak. “Yes, işte” diyebiliriz… Dedik ki “işte bu!”

https://youtu.be/EVKc5rZUG8Q
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 63 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol